Y. Bülent Bakiler

Y. Bülent Bakiler

Çin vahşeti -l-

Çin vahşeti -l-

Geçen hafta, Çin Halk Cumhuriyeti’nde Uygurlar, büyük bir vahşet karşısında çırpınıp durdu. Resmî rakamlara göre 156 Uygur Türk’ü Çin polisinin kurşunlarıyla öldürüldü. Kurşunlar, kafalara sıkılmıştı. Bu durum, polisin yüzde yüz öldürmek kastıyla hareket ettiğini gösteriyor.
Bazı kelimeler, olayları açıklamakta ne kadar yetersiz kalıyor. Çin polisinin davranışını, vahşet kelimesiyle ifade edemeyiz. Vahşet kelimesi, meydana gelen bu dehşet üstü dehşetli, faciayı ifade edemiyor. Ah keşke lügatlarımızda, vahşet kelimesinden bin misli daha kuvvetli kelimeler bulunsaydı da o canavarca davranışı bu kelimelerle anlatabilseydik.
Yetkililer ölü sayısının 156 olduğunu söylüyorlar ama Uygurlar, kaybımızın binden fazla olduğunu iddia ediyorlar. Çin halkının nüfusu bir buçuk milyara yakındır. Kesin rakamı kendileri de bilmiyorlar. Ben resmî bir vazifeyle, 2000 yılında üç kişilik bir heyetle Çin’e gittim. Görüşmelerde, bazı yetkililer Çin nüfusunun bir milyar iki yüz milyon olduğunu söylüyorlardı. Bir başka toplantıda, başka kişiler: “Nüfusumuz bir milyar iki yüz elli milyondur!“ diyorlardı. Araya girip soruyordum:
- Bir milyar iki yüz elli milyon mu; bir milyar iki yüz milyon mu?
Sağ ellerini, yüzlerinin hizasına kadar kaldırıp, sinek kovalar gibi sallıyorlar, gülümseyerek cevap veriyorlardı:
- Mühim değil, mühim değil! Elli milyon nedir ki!
- Nasıl mühim değil? Mesela bizim nüfusumuz elli milyon civarında, Nüfusu 10 milyon bile olmayan Avrupa devletleri var.
- Mühim değil, mühim değil! 10 milyon nüfus nedir ki?
Görüşmelerimiz Çin ve Türk mutfakları üzerine idi. Çin yetkilileri, çok kesin cümlelerle:
- Biz, karada yürüyen, havada uçan, denizde yüzen her canlıyı yeriz.
- Hamam böceği, solucan, sülük, kurbağa yılan da bu listeye dahil mi?,
- Elbette! Elbette! Elbette!
Nitekim ben, sokaklarda, ayaklarından ince bir iple birbirlerine bağlanmış canlı kurbağaların kilo ile satıldıklarını gördüm.
2000 yılında, Pekin Büyükelçimiz Bilâl Şimşir idi. Kendisine gittiğimizde bana dedi ki:
- “Listede isminizi görür görmez anladım ki siz Doğu Türkistan’ı da görmek isteyeceksiniz. Türkistan Türkistan isimli kitabınızı okuduğum için böyle düşündüm. Çinli yetkililere dedim ki: Bizim heyetimiz Kaşgar’ı, Turfan’ı, Urumçi’yi de görmek istiyor. Hayır! Olmaz! dediler. Tam 15 gün direndim. Onlar da ısrar ettiler. Çinliler, Doğu Türkistan konusunda çok dikkatlidirler. Görüşmelerin kopmaması için, teklifimden vazgeçmek zorunda kaldım!”
Gerçekten ben, Doğu Türkistan’ı görmek ve yazmak için o üç kişilik heyette vardım. Çin idarecilerinin bağnazlığı yüzünden Doğu Türkistan’a gidemedim. Halk cumhuriyetlerinde durum böyledir. Siz, istediğiniz yere gidemezsiniz. İdareciler nereyi istiyorlarsa ancak oraları görebilirsiniz.
Yarın yine yazacağım.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Y. Bülent Bakiler Arşivi