Global saltanat ve Filistin
G-8’in İtalya’nın L’Aquila şehrinde gerçekleştirilen son zirvesinin üzerinden epey zaman geçti. Biz de zirvenin gerçekleştirildiği günlerde yayınlanan yazılarımızda toplantılarda ele alınan konular ve sergilenen tutum hakkında genel bir değerlendirme yapmıştık. Ancak Filistin meselesi hakkında sergilenen tutumun müstakil yazıda ve biraz daha geniş çerçevede ele alınmasına ihtiyaç olduğunu ifade etmiştik. Bugünkü yazımızda da bu konuyla ilgili bir değerlendirme yapmak istiyoruz. Her ne kadar toplantının üzerinden zaman geçmiş olsa da konu güncelliğini kaybetmiş değil. Ayrıca orada sergilenen tutumun günübirlik değil uzun vadeli bir politikanın belirlenmesi amacına yönelik olduğunu nazarı dikkate alarak bu değerlendirmeyi yapma ihtiyacı duyuyoruz.
Toplantıda Gazze’ye uygulanan ambargoya itiraz eden bir tavır sergilendiğini ve kapıların bir an önce açılmasının talep edildiğini gördük. Burada tam anlamıyla bir samimiyetsizlikle karşı karşıyayız. Çünkü G-8 üyesi ülkeler bu taleplerinde samimi olsalardı İsrail işgal devletinin ambargoyu sürdürmesine imkân yoktu. Ambargo, özellikle ABD ve Avrupa Birliği’nin onayıyla hatta desteğiyle sürdürülmektedir. 1948’de işgal edilmiş topraklara açılan kapıların kullanılması İsrail işgal devletinin muvafakatiyle mümkün olsa da Rafah Sınır Kapısı’na bu devletin herhangi bir müdahalede bulunması imkânı yoktur. Bu kapının kullanılması Mısır ve Avrupa Birliği’nin gerekli kolaylığı sağlamasıyla mümkün olabilecektir. Zaten Gazze halkının öncelikle üzerinde durduğu da Rafah Sınır Kapısı’nın açılması ve Gazze bölgesinin İsrail işgal devletine mahkûm olmadan dünyayla bağlantı kurabilmesidir. Ama bunu İsrail işgal devletinin yanı sıra Mısır ve Avrupa Birliği de istemediğinden, Rafah Sınır Kapısı’nın kullanılmasını engelleme ısrarlarını sürdürüyor ve böylece ambargonun en katı şekliyle uygulanmasına destek veriyorlar. Mısır ve Avrupa Birliği’nin bu tutumunun devam etmesini ABD de istiyor. Uygulamada böyle bir yol izleyen G-8 üyesi ülkelerin zirve toplantılarında kapıların açılması için talimat vermeleri tamamen oyun ve göz boyamadır. Görüldüğü gibi böyle bir talepte bulunmalarına rağmen herhangi bir şekilde peşine düşmedi, uygulamaya taşınması için takip işlemi gerçekleştirmediler.
G-8 Zirvesi’nde Gazze’nin bütün kapılarının açılmasının istenmesi ABD Başkanı Obama’nın Batı Yaka’daki Yahudi yerleşim birimleri inşaatının derhal durdurulması talebinde bulunmasına benziyor. Obama’nın söz konusu talebi oldukça önemsenmiş ve ilk defa bir ABD başkanının böyle kesin bir dil kullanarak Yahudi yerleşim birimleri inşaatının durdurulmasını istediği söylenmişti. Oysa bu sözlerde de yanıltma vardı. Çünkü Obama’nın söz konusu talebi ABD başkanları açısından bir ilk değildi. Aynı numaraya ABD başkanlarından daha önce de başvuranlar olmuştu ama hiçbiri samimi davranmamış, açıklama yapmanın ötesinde bir tek adım atmamış, isteklerinin fiiliyata taşınması için işgalci Siyonistlere herhangi bir baskı yapma yoluna gitmemişlerdi. Netanyahu’nun Yahudi yerleşim merkezleri inşaatının devam edeceğine dair açıklamasına ABD’nin zımnen onay vermesi ve herhangi bir tepki göstermemesi, uygulamada ise zaten hiçbir engellemeye başvurulmaması Obama’nın açıklamasının da sadece bir numaradan ibaret olduğunu gösterdi.
Global saltanatın Gazze konusundaki samimiyetsizliğini Şarmu’ş-Şeyh Zirvesi sonrasında da görmüştük. O zaman Gazze’nin yeniden imarı için büyük miktarlarda bağışlardan söz edilmesine rağmen aradan geçen beş aylık süre içinde yıkılan bir tek duvarın onarımı için herhangi bir adım atılmış değildir ve evleri yıkılan binlerce aile hâlâ evsiz bir şekilde, oldukça zor şartlarda hayatlarını sürdürmektedir. Şarmu’ş-Şeyh toplantısında açıklanan rakamların da sadece Gazze’de binlerce insanın vahşice katledilmesine, binlerce ailenin evlerinin yıkılmasına destek vermelerinden dolayı iyice yıpranan imajlarını kurtarma ve dünya kamuoyunu yanıltma amacıyla zikrettikleri hayali rakamlar olduğunu geçen zaman açığa çıkardı. Biz öyle olduğunu daha toplantının düzenlendiğini günlerde ifade etmiştik.
G-8 Zirvesi’nde aynı zamanda Filistin’e ekonomik yardım ve durumunda iyileştirme yapılması üzerinde duruldu. Hatta Filistinlilerin hayat şartlarının Yahudi göçmenlerin hayat şartlarına yakın hale getirilmesinden söz edildi. Oysa bugün iki kesimin hayat şartları arasında çok büyük fark var ve bu durum Siyonist devletin ırk ayrımı politikasından kaynaklandığı halde uluslararası kuruluşların bu ırkçı tutuma karşı herhangi bir yaptırım uygulaması olmadı. Ayrıca iyileştirmenin birinci şartı ambargonun kaldırılmasıdır. Bir buçuk milyon insana gıda yardımının ve ilacın ulaştırılması bile engellenirken, bunun sona erdirilmesi için bir adım atılmayıp da iyileştirmeden söz edilmesi tamamen sahtekârlık ve yalancılıktır.
Global saltanatın Filistin’le ilgili tavrını tahlile devam edeceğiz inşallah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.