Bir kitap; Kürt Meselesini Yeniden Düşünmek
Aslan değirmenci çalışkan bir gazeteci.Vakit gazetesinde zaman, zaman çok önemli haberlere imza atıyor. Ama en önemli işini farklı kesimlerden aydınları konuşturarak hazırladığı Kürt meselesini yeniden düşünmek isimli kitabı ile yaptı.
Kitapta Güneydoğu’da uç veren sorunu farklı perspektiflerden ele alan 12 aydınla konuşulmuş.
Teferruta girmeden kitaplık çapta bilgiler birkaç sualin cevabı olarak ortaya konulmuş.
Nevzat Tarhan, Gültekin Avcı, İrfan Sönmez, Fikret Başkaya, Haşim Haşimi, Adnan Tanrıverdi, Bilal Samur, Selçuk Küpçük, Ahmet Gündel, Serdar Bülent Yılmaz ve bendenizin fikirlerinin alındığı kitapta Güneydoğu meselesi enine boyuna tartışılmış. Kitapta şimdiye kadar tartışılmamış yeni fikirler var.
Mesela İrfan Sönmez,sistemden kaynaklanan genel uygulamaların bölgede Kürtlere dönük ayrımcı politikalarmış gibi algılandığını Diyarbakır cezaevi etrafında yapılan tartışmaları örnek göstererek anlatmış. 12 Eylülde Mamak’ta, Zincir dere’de, Metris’te ve diğer cezaevlerinde de işkence olduğunu ama Diyarbakır’da yapılanın Kürtlere özel bir uygulamamaymış gibi takdim edildiğine dikkat çekiyor. Gültekin Avcı bölgede görev yaptığını Kürt halkının kahir ekseriyetinin birlik ve bütünlükten yana olduğunu, Kemalist dayatmaların, yanlış laiklik uygulamalarının bölge insanını devletten soğuttuğuna dikkat çekiyor. Avcı Apo’nun mevcut perspektifiyle Kürtlere önderlik yapamayacağını, onun sözlerinden alıntılar yaparak, İslam çerçevesi dışında olmasının bu imkanı kaybettirdiğini söylüyor. Bu görüşlere katılmamak mümkün değil. Kitapta tam aksi görüşte olanlar da var. Fikret Başkaya, Serdar Bülent Yılmaz gibi isimleri okuduğunuzda bazı Kürt kökenli aydınların nihai hedefinin farklı bir siyasi ve hukuki varlık olduğunu anlıyorsunuz. Yani adım, adım Kürtleri Türklerden ayırmayı hedefleyen ciddi bir oluşum var.Adnan Tanrıverdi, Kürtlerin tarihçesi ile ilgili önemli bilgiler vermiş. Her yazar birikimi, görgü ve tecrübeleri ile mütenasip şeyler yazmış.
Kitabın önemi farklı kesimden 12 kişiyi bir araya getirmesinden ve tek kitapla olaya farklı pencerelerden bakma imkanı sunmasından kaynaklanıyor. Yazarların bazıları bu meseleyle ilgili ilk defa düşüncelerini kamu oyuna aktarıyorlar. Böylece okuyucu kitap vesilesiyle yeni isimlerle de tanışma imkanı buluyor.
Türkiye’nin bu can alıcı meselesi hiçbir komplekse kapılmadan tartışılmalıdır. Neyin mümkün olmadığı zaman içinde anlaşılacaktır. Konuşmamak sorunları daha yıkıcı, daha yıpratıcı hale getirir. Problemin açıklıkla tartışılması olaya sadece bir demokrasi veya sistem sorunu olarak bakanları da uykudan uyandırmaya hizmet edecektir. Şurası muhakkak genel hatları ile meselenin tarafı olan iki kesim var. Bir taraf Kürt-Türk ayırımı yapmayı doğru bulmayan Kürdü de Türküde aynı kültürün çocukları, aynı kaderin parçaları olarak görüyor. Diğer taraf bütün mesaisini barış kardeşlik, teraneleri altında küçük farkları derinleştirerek aynı milletin çocuklarını bir birinden ayırmaya harcıyor. İki tezin arasında kalan ve iki kutbu uzlaştırmaya çalışan görüşlerin ise çok büyük kıymeti harbiyesi yok. Bu görüşler arasında Kürtler nerde duruyor derseniz, bana göre Kürtler kesinlikle marksist aydınların görmek istedikleri yerde durmuyor. Ama yılların ihmali yüzünden yarı dargın, yarı küs ama daha çok Müslümanlığın telkin ettiği kardeşlik noktasında duruyor. Kitap okunmalı, sunduğu yeni perspektifler değerlendirilmelidir.