Yüksek yargı tarafından kuşatılan ülke
Hasan Gerçeker, Yargı yürütmenin kuşatması altında diyor. En iyi savunmanın taarruz olduğunu bildiği için, Gerçeker statükoyu korumak için hücuma geçmiş.
Yargının yürütmenin nasıl kuşatması altında olduğunu anlatsa da öğrensek.
AK parti kapatılmaktan son anda kurtuldu.
Anayasa değişikliklerinin esastan görüşülemeyeceği yine bir Anayasa kuralı olmasına rağmen AYM değişiklikleri esastan görüşerek hükümeti çalıştırmamak için elinden geleni yapıyor. AYM-CHP iş birliği ile yürütme ablukaya alınıyor.
Başbakanın, Adalet bakanının her sözüne Yüksek mahkeme başkanları muhalefet partisi gibi anında cevap veriyor.
HSYK bakanlığı bay pas ederek hakkında soruşturma olmayan savcıları görevden alıp, yargıya müdahale ediyor.Yargıtaya, Danıştaya HSYK marifetiyle hep aynı dünya görüşüne sahip yargıçlar seçiliyor. Biri böyle hukuk, böyle Yargı olmaz dediği zaman da, hemen yaygarayı koparıp, Yargıya müdahale ediliyor denilerek ülkenin bu kanayan yarasına müdahale edilmesi engelleniyor.
Gerçeker açıkça biz devlet içinde devletiz, biz herkese dokunuruz ama bize kimse dokunamaz diyor.
Allah aşkına hangi ülkede HSYK üyelerini sadece yüksek yargı mensupları seçiyor. Fransa, Almanya, İngiltere hangi ülkede? İki yıl öncesine kadar sadece Fransada Türkiye benzeri bir sistem vardı. Yargıçlar her meseleye maydanoz olunca Fransa yasayı değiştirerek, HSYK üyelerinin büyük ekseriyetini mecliste seçmeye başladı.
Yargı siyasallaşıyormuş. Bu kavrama bu riyakar savunmaya bayılıyorum doğrusu. Siyasetçiler seçince Yargı siyasallaşıyor, yargı mensupları seçince tarafsız oluyor öyle mi? Peki nerede o tarafsızlık, nerede siyasetten arınmış Yüksek Yargı.Bugüne kadar yüksek yargının yaptıklarına bakıp tarafsızlıktan söz etmek mümkün mü? Bugün ki politik duruş mevcut seçim biçiminin bir neticesidir. Cumhurbaşkanının Anayasada yazmasına rağmen HSYK üyelerinin seçiminde hiçbir dahli, hiçbir müdahalesi yoktur. Daha önce defaatle yazıldı, boşalan her üyenin yerine Cumhurbaşkanına üç üye öneriliyor. Ama bu üyelerin seçim biçimi geçmişin Sovyetlerinde yapılan seçimlere taş çıkaracak kadar -belli düşüncede- yargıçları seçmek üzerine kurulmuştur. 3 turlu bir sistemle her tur da birinci olan aday Cumhurbaşkanına sunulmakta dolayısıyla 3 adayı da Yargıdaki aynı grubun seçmesi temin edilmektedir. Halbuki tek turlu seçimle 3 aday seçilse Yüksek Yargıdaki her grubun kendi adayını seçmesi söz konusu olacağından Cumhurbaşkanına her görüşten adaylar arasında seçme yapma imkanı da verilmiş olacaktır. Bunu engellemek, Yargıdaki en büyük (Sol-kemalist ve aynı mezhepten) grubun tüm adayları seçmesi için tek tur yerine 3 turlu bir seçim sistemi getirilmiştir. Böyle bir sistemle HSYK üyelerini seçmek bile Yargının ne hale geldiğini göstermesi bakımından yeterlidir.Seçimde üç grubun yarıştığını düşünün, bir tarafın 100 oyu, bir tarafın 99, bir tarafın da 98 oyu olsun. Tek turlu bir seçim yaptığınız zaman 100 oyu olan grup birinci, 99 oyu olan grup ikinci, 98 oyu olan grup 3. adayı seçecek, böylece her grup kendini temsil imkanı bulacaktır. Ama her aday için ayrı seçim yaptığınızda her 3 seçimin galibi 100 oyu olan grup olacak, bir oy fazlasıyla 3 adayı birden seçecektir.Danıştayda, Yargıtayda boşalan her üye için gösterilen 3 aday bu şekilde seçilmekte ve tabi bütün adaylar aynı grup ve düşüncenin mensupları arasından seçilmektedir. Bir hukukçu gerçekten hukukçuysa önce bu seçim biçimine karşı çıkar. Bunun neresi adalete, hakkaniyete, çoğulculuğa ve demokrasiye uygundur.
Türkiyenin en büyük problemi yüksek yargıdaki siyasi, ideolojik, tek sesli yapılanmadır.Hukukun, yargı bağımsızlığının arkasına saklanarak, Ak parti muhalifleri harekete geçirilerek bu devlet içinde devlet olan yapı muhafaza edilmek istenmektedir.2000 lerin Türkiyesini 1930 ların kafasıyla yönetmeye kalkan, saati geçmişte durmuş bu yapı değiştirilmedikçe Türkiye iç gerilimlerden kurtulamaz, siyaset kurumu çözüm üretme imkanı bulamaz.Bugün yargı, siyaset kurumunun bütün çözüm üretme imkanlarını ortadan kaldırdığı için ülkenin en büyük ve en acil çözülmesi gereken problemi haline gelmiştir.Bu tıpa açılmadıkça Türkiyenin mevcut problemlerini çözebilmesi,sosyal barışı sağlayabilmesi mümkün değildir.