İlker Başbuğ ve hukuk devleti

İlker Başbuğ ve hukuk devleti

Genelkurmay başkanı;” Saldıray Berk ile konuştum, iddialarla alakası olmadığını söyledi” arkasındayız diyor.
Demek ki Genelkurmay başkanı bu mantıkla suçsuzum diyen her silahlı kuvvetler mensubunun arkasında duracak.
Peki, o zaman sormak lazım, ben suçluyum diyen tek bir suçlu görülmüş müdür bugüne kadar. Saldıray Berk suçlu olsaydı ben suçluyum diyecek miydi?
Bu genelkurmay başkanının ETÖ yargılamaları başladığından beri Yargıya kim bilir kaçıncı müdahalesi oluyor.
Bir defa genelkurmay başkanı bir aklanma yargılanma mercii değil. Kimsenin kimseyi aklama yetki ve salahiyeti yoktur. Bir iddianın muhatabı olanın kendini aklayacağı yer bağımsız yargıdır. Saldıray Berk kendine bu kadar güveniyorsa TSK’nın arkasına saklanmamalı, mahkemelere giderek önce iddiaları cevaplandırmalıdır. Dünyanın neresinde iddialar medya üzerinden cevaplandırılıp, medya üzerinden insanlar aklanıyor. Berk şu anda bir sanıktır ve iddia konusu suçlamalarla ilgili bir şüphelidir. Suçlu veya suçsuz olduğuna genel Kurmay başkanı İlker Başbuğ değil mahkemeler karar verecektir.
Ancak bugüne kadar çizdiği profil masum bir insan profili değil, yargıya saygısız, TSK’nın arkasına saklanarak hesap vermeye yanaşmayan bir şüpheli profilidir. Garnizonun kapısına kadar gelen savcılara hesap vermeyen bir adam rütbesi, makamı ne olursa olsun Yargıya saygı göstermeyen, hesap vermekten kaçan adamdır.
Hem suçsuz, hem de hesap vermekten kaçmak mümkün mü?
Bir de şu asimetrik savaş hikâyelerini filan bırakalım. Dursun Çiçek’e ait belge bulunduğunda da aynı masallar anlatılmıştı. TSK da binlerce isim var bunların içinde Çiçek durup dururken mi tercih edildi? Niye başka bir isim değil de Çiçek.
Belgeler onlarca defa İlker başbuğ’un iddialarını çürüttü. Ortada inkârı kabil olmayan bir sürü belge, suç aleti, telefon konuşması, bilgisayar kaydı var. Bütün bunlar ortada iken daha hala millete hikâye anlatmak, Yargı karşısında ve millet vicdanında şüpheli durumda olanlara sahip çıkmak bir genelkurmay başkanına yakışmıyor. Artık herkes hukuku içine sindirmeli. Kimse beline taktığı silaha dayanarak millete efelik yapmamalı. Şu Erzincan iddianamesi bile Türkiye’nin yarım asırdır niye PKK’yı bitiremediğini gösteriyor. Başı örtülü ebenin istihbaratını yapanlar PKK’yı hesaba bile katmamışlar. Kendi arkadaşlarını fişleyecek kadar gözü kararanlar terör örgütü ile ilgili en küçük istihbarat çalışması yapmamışlar. Bir de Cihaner’in aramalarda tuttuğu tutanaklara bakın. Kuran-ı kerim bir suç aleti gibi takdim edilmiş, adam İslam’a o kadar uzak ki, içinde Arapça yazılar bulunan kitap diye kayda geçirmiş. Sayın Başbuğ siz bunlara mı sahip çıkıyorsunuz? Bu milletin ebedi ve ezeli kitabı Kuran’a içinde Arapça yazılar olan kitap diyen bu ülkenin kültürüne, medeniyetine Eskimolar kadar yabancı olanlara…
Hukuk devleti olacaksak kimse kimsenin arkasında duramaz.
Herkes yaptığının hesabını verecek. Vatan çocuklarının alevi-Sünni, Kürt-Türk, ilerici, gerici diye çatıştırıldığı artık yeter.Türk insanı kavga değil, huzur ve barış istiyor. Bunu engellemek isteyen kim olursa olsun er geç tasfiye edilecek, yargı karşısına çıkarılacaktır. Başbuğ’un açıklamaları doğru olmamıştır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi