Serdar Arseven

Serdar Arseven

Sayın Denizkurdu’na sordum...

Sayın Denizkurdu’na sordum...

Büyük ihtimalle hatırlamayacaksınız; bir zamanlar Adalet Bakanıydı, sonra CEO mu ne oldu.
Dün sabah aradım kendilerini ve ilk cümle olarak dedim ki;
“Hayırlı Cumalar Sayın Denizkurdu.”

Niye aradık kendisini, neydi derdimiz?
Şuydu:
Bu beyefendi, Hasan Denizkurdu, geldi ve bir anda “HSYK-ERGENEKON-SABANCI CİNAYETİ” gündemimizin bir yerine oturdu.
Neresine oturduğuna bir bakalım...
Efendim;
Bugün üç oluyor, seri halde yazıyoruz:
Ergenekon ve PKK adlı örgütlere göz açtırmayan savcıların kaydırılması için teklif vermesinin hemen ardından, “Ergenekon’un baba sanıklarından biri” ile muhabbeti faş olan HSYK üyesi Ali Suat Ertosun, bir zamanların Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürüydü.
Onun, bu “görev”e atanmasından çok kısa bir süre sonra, bugün daha bir inanarak, “Vay be, ihmalin ve tesadüfün böylesi” dememize sebep olan bir takım vaziyetler meydana geldi...
Memleketin en belâlı, en bıçkın çetesinin en taşkın isimleri, İstanbul’dan Afyon E Tipi Cezaevi’ne nakledildi.
Bu “son derece sakıncalı” bir karardı; zira Afyon Cezaevi’nde, Özdemir Sabancı cinayetinin tetikçisi Mustafa Duyar yatıyordu!..
Türkiye’nin en iyi korunan mekanlarından Sabancı Center’ın 25. katında, Özdemir Sabancı, Nilgün Hasefe ve Haluk Görgün’ü katledebilen sol terörist Mustafa Duyar’ın bulunduğu yere tutup, “sağ çete” Nuriş’i gönderiyorsun!..
Niçin?..
“Bir şey olmaz” diye mi?..
“Olan biten anlaşılıncaya kadar” bin türlü tedbirle koruma altına alınması gereken bir “terörist”, fevkalade “yaman” bir “ihmal” sonucunda Nuriş Çetesi’ne yem ediliyor!..
Bülbül gibi konuşup, olanı biteni anlatma noktasına geldiği esnada, “tayin” pardon “nakil” edilen Ergin kardeşler tarafından götürülüyor!..
İşte Can Dündar yazdı; İçeriden gelen “Bu iş karanlık, Mustafa Duyar bu işi biliyor” bilgisi üzerine harekete geçmiş...
Adalet Bakanı’ndan ve mahkûm Mustafa Duyar’dan olur almış...
Lâkin görüşmesi, dönemin Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü, şimdiki HSYK üyesi Ertosun tarafından engellenmiş!..
Diyor ki Dündar; “Bizi oyalayan Bakanlık bürokrasisi, ‘Karagümrük çetesi’nin Afyon Cezaevi’ne nakline izin vermişti!.. Bu çete, 2 hafta sonra Duyar’ı cezaevinde öldürüp susturdu!..”

Olayın sonrasını biliyorsunuz;
Karagümrük çetesi, Mustafa Duyar’ı “devletin emriyle öldürdüklerini ve (Ergenekon’dan yatmakta olan) emekli General Veli Küçük’le aralarında gayet derin bir ilişki olduğunu” faş etti!..

Şimdiiii...
Bu yazının başlığına oturan “Denizkurdu” meselesine geliyorum...
Evet, o dönemde Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü, şimdilerin gündemdeki HSYK üyesi Ali Suat Ertosun idi...
Ve Bakan da, uzun yıllardan sonra ismi yeniden gündeme gelmiş bulunan Hasan Denizkurdu...
Benim takıldığım nokta;
28 Şubat hükümeti D-anasol’da çok kısa bir süre Adalet Bakanlığı görevini yürütmüş olan Hasan Denizkurdu’nun, bu çok kısa sürede Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü’nü değiştirmiş olması!..
“Ne var bunda, Bakan değil mi, değiştirir değiştirir” diyebilirsiniz de...
Çok sık olmuyor ki böyle bir şey!..
Koltuğa oturmanızdan üç ay sonra Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü’nü değiştiriyorsunuz...
Ve bu değişiklikten çok kısa bir süre sonra da, Karagümrük çetesi; “anlaşılamayan bir sebepten dolayı”, Sabancı cinayeti “tetikçisi” Mustafa Duyar’ın bulunduğu Afyon Cezaevi’ne naklediliyor...
Bu nakilden hemen sonra, cezaevinde bir takım karışıklıklar oluyor!..
Netice olarak, Sabancı cinayetinin tam da konuşmaya karar vermiş bulunan “tetikçisi” Mustafa Duyar, “nakledilen” çete başları tarafından öldürülüyor...
Daha doğrusu, susturuluyor!..

Bütün bunlar, sık rastlanılan hadiseler mi ki üzerinde durmayalım?..
Hasan Denizkurdu, bütün bu “değiştirme, tayin, nakil, cinayet, susturma” sürecini o çok kısa görev süresi içinde yaşamışsa...
Ya “ihmalkâr”dır ya da fevkalade “talihsiz”dir!..

Efendim... Ben dün, kendilerini arayıp...
“Hayırlı Cumalar” dileğimi ilettikten sonra;
“Sayın Bakan” dedim;
“Göreve geldiğinizde Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü olan Çağatay Bey’i (Kayıran) alıp, yerine bugünlerde ismi gündemde olan Sayın Ali Suat Ertosun’u atamıştınız...”
Böyle dedim...
Niyetim halisti, devam edecektim...
Lâkin Sayın Bakan; “İşim var, bir yere gidiyorum” diyerek kesti sözümü...
Gayri ihtiyarı; “Cuma namazına mı?” diye sormuş bulundum...
“Hayır” dedi.
“Efendim, iki dakikanızı ayırabilirseniz... Bunlar çok önemli meseleler” diyerek durdurmaya çalıştık...
Daha fazlasını konuşmaya ya niyeti ya da vakti yoktu!..
Neyse, uğraşması bedava!..

Daha bir gün önce, Ali Suat Ertosun’u koruma ve kollama makamında açıklamalarda bulunan Sayın Denizkurdu’nun, kendisine de bir iyilik yapmasında fayda var...
Zira;
Mustafa Duyar’ın öldürülmesine, dolayısıyla Sabancı cinayetinin aydınlamamasına sebep olan bir “nakil” işi gerçekleşmişse...
Bundan Bakan ve Genel Müdür, “zincirleme” sorumludur!..
Dolayısıyla, dün Adalet Bakanlığı E. Personel Genel Müdür Yardımcısı Nusret Çiçek tarafından sadece Genel Müdür’e yöneltilen soruları, Sayın Denizkurdu’na da postalamak icap edecektir...
Buyursunlar:
1- Bir mahkûmun bir başka cezaevine sevkinde, güvenlik meselesi öncelikli olarak ele alınır. Ergin kardeşleri, Mustafa Duyar’ın yattığı cezaevine nakleden irade, bunun güvenli bir tasarruf olduğuna nasıl karar verdi?..
2- Bir tarafta, Ergin kardeşler gibi büyük olaylara karışmış bir ‘çete’ ve öbür tarafta da Mustafa Duyar gibi, dünyanın en iyi korunan binalarından birinde işlenen ve bütün Türkiye’yi ayağa kaldırmış bir cinayetin faili varsa... Kılı 40 değil 1040 yarmak gerekmez miydi?..
3- “Koğuşlar ayrıydı” deniyorsa... Şunu göz önünde bulundurmak lazım ki, o zamanki cezaevleri, bugünkü F tipi cezaevlerine benzemiyordu. O zamanki cezaevlerinde, mahkûmların karşı karşıya gelmeleri gayet kolaydı. Voltaya hep birlikte çıkıyorlardı. Dolayısıyla, Ergin çetesini, Mustafa Duyar’ın bulunduğu mekâna gönderenlerin, bu karşı karşıya gelme durumunu göz önünde bulundurmaları gerekmez miydi?
4- Çoğu zaman mahkûmlar, “ziyaret kolaylığı” olsun diye, memleketlerindeki cezaevine sevki arzu ederler. Ergin kardeşlerin Afyon’la ne alâkası var ki?..

Sayın Bakan’a hürmetlerimle.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi