Seçtiğiniz eş, sadık, dürüst, doğru ve vicdanlı olmalı
Evlenmek için doğru kişiyi bulmalısınız. Yani, hem size denk, hem de gerçekten dürüst ve sadık olmalı. Neden?
Eşler, doğrulukları, sadakatleri, dürüstlükleri derecesinde biribirlerine olan sevgi ve aşklarının yanında, yardım ve desteklerini devam ettirebilirler. Meselâ, bey, eve niçin geç geldiğini gayet net bir şekilde izah edebilmeli.
Her seferinde hanımı, “Niçin geç geldin, nerede idin?” diye sıkıştırır. Bir seferinde öylesine üstüne üstüne gider ki, bey, “Bu kadar üstüme gelme, dur, bir bahane bulacağız elbette!” diyecek kadar gülünç durumlara düşmemeli.
Evet, erkekler evlerine vaktinde gelip eşine yardım etmeli, çocuklarıyla ilgilenmeli, evin ihtiyaçlarını karşılamalı, eşinin iç dünyasını paylaşmalı. Yoksa televizyon kumandasını eline alıp kanal kanal gezmemeli. Geç vakitlere kadar arkadaşlarıyla takılmamalı.
Hanım ise, yapması gereken işleri, savsaklamak veya görevlerini aksatmak ve hanımlığını bir silâh olarak kullanmak için, “Hastayım, başım fena ağrıyor, hiçbir tarafım tutmuyor!” gibi bahaneler ileri sürmemeli.
Öte yandan doğruluk iman ile doğrudan ilgili. Çünkü, iman ve İslâmın esası doğruluktur. Ulvî seciyeleri, hasletleri, huyları biri birine bağlayan doğruluktur. İnsanlığın ilerlemesi ve terakkîsi doğruluktadır. Kurtuluş yalnız doğruluktadır.
Doğruluk, Allah ve Resûlüne inanmak, açıkça da, zımnen de doğruyu tasdik etmek, sahip çıkmak “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” 1 “Ey îman edenler! Allah’tan korkun ve sözün doğrusunu söyleyin.” 2 fermanları istikametinde hareket etmektir.
Eşler doğru, sadık, dürüst ve açık olmalı. Olumsuz da olsa bir olayı gizlememeli; arkadan iş çevirmemeli. Unutmayalım ki, hem doğruluğun, hem sadakatin hem de yalanın yaydığı dalgalar, muhatabın radarlarına çarpar. Veya bir zaman gelir, dürüstsüzlük veya eğrilik açığa çıkar. İşin mahiyeti anlaşılınca güvensizlik başgösterir. Güvenin olmadığı yerde huzur barınamaz!
Doğruluk, dürüstlük, sadakat yalnızca söz, namus meseleleriyle sınırlı değil; hayatın bütün safhalarına nüfuz eder. Bir eş, yaptığı bir işi veya yaşadığı duygusal bir haletini dürüstçe ortaya koymalı. İslâm, namazdan niyaza, insanlarla olan münâsebetlerden diğer bütün fiillere kadar, her şeyin dosdoğru yapılmasını ister. Sırat-ı müstakîm, yâni gerçek ve dosdoğru yol, Kur’ân’ın tarif ettiği, aynı zamanda “akıl, gadap (savunma mekanizması) ve şehvet gücü gibi temel yetenek ve duyguları da ifade eder.
Yani, bunların aşırılıklarından korunarak, akılda “hikmet”; gadapta “şecaat”; şehvette “iffet” demektir. Yani, hakkı hak bilip ona uymak, akılla cerbeze yapıp saptırmamak veya aklını kullanmayıp geri bırakmamak. Şecaatta, kendi hakkını ve hemcinslerinin hukuku için meşrû gücünü kullanmak; gerektiğini hayatını feda etmek. Şehvette ise, meşrû ve helâline iştahı (yiyecekten içeceğe bütün zevk ve lezzetlerde) olmalı; gayr-ı meşrû ve harama tevessül etmemeli.
Siz doğru olursanız, işiniz doğru olur, işiniz doğru olursa eşinizde doğru olur. Bu da aile hayatına huzur ve mutluluk olarak yansır. Ve saadet, dalga dalga topluma da yayılır.
***
Rus Bilimler Akademisi Beyin Araştırmaları Merkezi Müdürü Svjatoslav Medvedev, “Beynimizde bizi bir şeyi yanlış yaptığımız konusunda bilgilendiren bir mekanizma var. Bu mekanizma vicdan azabı ya da pişmanlık olarak bilinen olguyu devreye sokuyor ve gerçekten de vicdanımızdan nefret etmemize yol açan pişmanlığımız. Birçok insan bu yüzden bundan kurtulmaya çalışıyor. Ve bunun en popüler yolu da alkol tüketimidir. Ancak genelde pişmanlık içki mahmurluğu sırasında çok daha güçlüdür” diyor.
Moskova Dilbilimsel Programlama Merkezi’nden Andrey Kenig ise, “Vicdan azabından kurtulmak için bazı fikirler bulmak gerekir. Sözgelimi, kişi ülkesi için bir şey yaptığını söyleyerek, yaptığı şeyden dolayı başkasının acı çektiğini düşünüp çekeceği vicdan azabından kurtulmayı tercih edebilir. Bu telkin, çok sayıda ülkenin ordularında yaygın olarak kullanılıyor. Sözgelimi ABD ordusu yetkilileri, Amerikan askerlerinin Irak savaşında suçluluk ve vicdan azabı çekmemeleri için telkin uygulamasına gitmiştir” diyor. -Gazeteport, 16.06.2009.
Dipnotlar:
1- Kur’ân, Hûd, 112.; 2- Age, Ahzâb, 70.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.