Çözüm hem ucuz hem de kolay
Bu yazımı Diyanet İşleri Başkanlığı ve Suudi Arabistan Konsolosluğu'nun dikkate alacaklarını ümit ediyorum. Eğer dikkate alınırsa çok önemli bir problem çözülmüş ve büyük bir fitne de nihayete ermiş olacak.
Efendim, mesele şudur:
Her yıl milyonlarca insan Hacc ve umre yapmak üzere Kâbe'nin etrafında toplanıyor. Bu kalabalık birliktelik bazı marazlı kişilerin dikkatini çekiyor. Mesleği ve meşrebi hırsızlık olanlar için böylesi kalabalık toplantılar büyük bir fırsat oluyor. Dünyanın her tarafından hırsız insanlar hırsızlık yapmak üzere Kâbe'nin etrafında toplanan insanların arasına giriyorlar. Her tarafta hırsızlık yapılmakla beraber daha ziyade hırsızlar abdesthanelerde ve tuvaletlerde yoğunlaşıyor. Daha çok da hırsızlık vakaları Türkler üzerinde icra ediliyor. Parası veya eşyası çalınanlarda ne şevk kalıyor ne de heyecan. Derdini sineye çekiyor kimseye de açmıyorlar.
Hırsızlık konusunda hiçbir önlem almayan bazı kuruluşlar da hacılarına şu telkinatta bulunduruluyorlar:
"Aman kendi başınıza Kâbe'ye gitmeyin. Tavafa girmeyin. Namazlarınızı yakın mescidlerde kılın. Buranın her tarafı Kâbe sayılır. Eğer giderseniz karnınızı deşerler, paranızı alırlar. Kadınları kaçırırlar. Araplar kadınları alıp götürüyorlar. Geçen seferinde bunca kadın kaçırdılar. Jiletle birçok insanların karınlarını deşip bağırsaklarını dışarı çıkardılar. Kâbe'ye gitmeyin paranızı çalarlar. Kâbe'ye gitmeyin karnınızı deşerler. Kâbe'ye gitmeyin kadınlarınızı kaçırırlar. Dışarı çıkmayın güneş çarpar gibi telkinlerle bir iki tavafla Türkiye'ye dönen nice Hacc ve Umrecilere şahsen ben şâhid olmuşumdur.
Hırsızlık muhabbetleri Mekke'den döndükten sonra da ülkemizde sürer durur. Anlayacağınız Hacc ve Umre ile hırsızlık eşdeğer tutulur, oradaki herkese insanlar "hırsız, karnımı deşer" nazarıyla bakar hâle gelir.
Bu kötü niyetli kişilerin icraatlarının önüne geçilemez mi? Elbette geçilir. Nasıl geçilir? Sizlere bu fiilin önüne nasıl geçileceğini bana mektupla bildiren ve yetkililere bu durumun ulaştırılmasını isteyen Sayın MehmetKutlu'nun yazdıklarını arz edeyim:
"Ben size yazdıklarımı Mekke'de Suudi ve Türk Diyanet yetkililerine de ilettim. Pek dikkate almadılar.
Burada Türkler üzerinden çok hırsızlık yapılıyor. Hırsızlıklar daha ziyade lavabolarda, abdestliklerde ve WC'lerde yapılıyor. Hacı başına gelenleri anlatmıyor, sineye çekiyor. Anlatsam da bir faydası olmaz zannediyor. Anlatanları da yetkililer tersliyor.
Tuvaletlerdeki ve abdestliklerdeki koridorlara kamera konulmalı. Buralara Arapça, İngilizce ve Türkçe levhalar yazılmalı. Kameraların varlığından insanlar haberdar edilmeli.Başınıza bir iş geldiğinde kamera numarasıyla müracaat edin denmeli.
Ben görevlilere mesleğimin bu olduğunu ve bunun yolunu anlattım. Diyanet görevlileri, "Araplar bizi dinlemez" diyorlar.
Bu iş hem basit hem de ucuz. Teknolojinin bu derece zirvede olduğu günümüzde bunun yapılmaması beceriksizlikten başka bir şey değil. El atılırsa çok kolaylıkla çözülebilecek bir iş. Hatta çalışmayan kameraları koysalar bile bu da bir caydırıcılık olur.
Hülasa, basit ve ucuz bir yöntemle Mekke ve Medine'de bu hırsızlık fâciası çözümlenmiş olur.
Konunun yetkililere duyurulması hususunda gerekeni yapacağınızdan eminim."
Evet biz de üzerimize düşeni, elimizden geleni yaptık. Bu işin vebali imkanlarını kullanmayanların üzerine olsun diyorum ve konuyu noktalıyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.