Kürt sorununun öteki adı?
Kürt sorunu ile ilgili açılımın gündeme gelmesinden beri herkes eteğindeki taşı döküyor. Kimi PKK militanlarına dönük genel af talebinde bulunuyor, kimi Anayasa’nn değiştirilerek Kürtler ve Türkler ibaresinin konulmasını, kimi de Kürtçe eğitimin serbest bırakılmasını istiyor.
Hükümetin nasıl bir açılım yapacağı şimdilik meçhul.
Yapılacak düzenlemelerin boyutu ile ilgili herhangi bir açıklama yapılmadığı için, herkes kendi temennisini yapılacaklar listesine koyarak kamuoyu oluşturmaya,hükümeti baskı altına almaya çalışıyor.
Bulundukları durumdan mutsuz olan,herkesle eşit bir konumda olmayı arzulayan insanların taleplerine hiçbir hükümet kayıtsız kalamaz. Nihayet siyaset halk için yapılır. Onların problemlerine, sorunlarına, sıkıntılarına çare bulmak siyaset kurumunun görevidir.. Hükümetin makul taleplere –milli bütünlüğümüze- zarar vermeyecek, vatandaşın devlet ve ülkesini daha çok sahiplenecek tarzda çözümler bulması elzemdir.
Ancak bu yapılırken sapla samanı karıştırmamak gerekir.
Her talep daha iyi bir Türkiye, daha huzurlu bir ülkeyi hedefleyerek yapılmıyor. Bazı talepler, küçük farkları derinleştirmek, bazıları demokrasinin imkanlarından istifade ederek, daha rahat örgütsel faaliyetlerde bulunmak için yapılıyor.
Yani herkesin ayrı bir Kürt sorunu tarifi var.
Mesela, PKK ile DTP için Kürt sorunu, ayrı bir devlet olmaya giden yolların kapalı olmasıdır. Dolayısıyla ayrı bir siyasi ve hukuki varlık olmayı engelleyen her şey DTP-PKK çizgisi için Kürt sorununun bir parçası ve öteki adıdır.
Ama daha büyük bir kitlenin Kürt sorunu bu ülkede bu bayrak altında adam gibi yaşama sorunudur. Bu sorun sadece Kürtlerin sorunu değil herkesin sorunudur. Sistemden kaynaklanan arızalar, kendini devletle özdeşleştiren çevrelerin tutum ve davranışları toplumun önemli bir kesiminde dışlanma, ötekileşme, hatta yabancılaşma duygusuna zemin hazırlamıştır. Bu algının izalesi, Kürt sorununun psikolojik veçhesinin ortadan kaldırılması için elzemdir. Bu algı ortadan kaldırılmadıkça hiçbir düzenleme toplumu tatmin etmeyecek, her düzenleme başka bir şüphe ve tereddüdün kaynağı olacaktır. Nitekim bazı çevrelerin şimdiden oluşturmaya çalıştıkları hava budur. Hükümet Kürt sorununu mu çözüyor, yoksa bu başlık altında Kürtlerin gazını mı alıyor düşüncesi bu açılımın önündeki en büyük psikolojik engeldir.
Diğer taraftan, açılımın muhatabı kim sorusu üzerine yapılan spekülasyonlar da bu iyi niyetli girişimin tesirini azaltmaktadır. Kim sorusunun cevabı bu ülkede aynı birlik içinde yaşamak isteyen herkestir. Beraber yaşama iradesi taşıyan herkes, kim sorusunun muhatabıdır. Bu beraberliği sabote eden, istek ve taleplerini ayrı bir siyasi ve hukuki varlık için yapan hiç kimse özellikle PKK-DTP çizgisi bu sualin muhatabı değildir, muhatap ta alınmamalıdır. Teröre bulaşmamış, ya da en azından insan öldürmemiş kişiler af edilebilir. İnsanlara yeni fırsatlar sunmak, hatalarını tamir için imkanlar vermek büyük devlet olmanın gereğidir. Kaldı ki uzun hapis veya militanlık süreçleri yaşamış hareketlerin zaman içinde eylem yapamaz hale geldikleri, yavaş, yavaş mücadele gücünü kaybettikleri bir vakıadır. 12 Eylül’de uzun süre hapishanelerde kalan Ülkücüler, Solcular(Dev-Sol, dev-Yol, DHKP-C, TİKKO) gibi örgütler bir daha eylem yapma noktasında toparlanamadılar. Dağdan ovaya inip, bu hayata alışanlar da bir süre sonra aynı akibete düçar olacaklar, eylem güçlerini kaybedeceklerdir. Hülasa, ayrı bir devlet olma yollarının kapalı olmasını Kürt sorunu diye takdim edenlerin telkin ve etkileri altında kalmadan bu problem kardeşlik şuurunu pekiştirecek tarzda çözülmelidir. Benim için hala aramızdaki ortak payda İslam ve bu problemi çözecek olan reçete de Müslümanlıktadır.