Serdar Arseven

Serdar Arseven

“İmam Hatip Ortaokulları” geri gelsin!..

“İmam Hatip Ortaokulları” geri gelsin!..

Katsayı zulmüne karşı çıkanları “Bu iş YÖK’ün yetkisindedir” diyerek reddeden Danıştay, kendi kararını görmezden gelir mi?..
Danıştay bu, gelir mi gelir...
Karşınızda; “Okul idarecisi dediğin çarşıda pazarda da örtünmeyecek, aksi takdirde öğrencilerine kötü örnek olmuş olur!.” tuhaflığına imza atmaktan çekinmeyen bir yüksek yargı organı varsa...
“Zamanında kendilerini bağlamışlardı” diyemezsiniz...

Böyle bir durum işte, öğrencilerle velileri hâlâ rahatlamış değil...
Başlarına nelerin geleceğini, neye hazırlanırken neyle karşılaşacaklarını bilemiyorlar...
Beklemenin de faydası yok. İyisi mi, yeni adımlar atmak.
Halk çocuklarının önünü kesmeyi görev belleyenlerin işlerini iyice zorlaştırmak...
Evet; Hükümet, YÖK’ün bu adımını iyice anlamlandırmak için o büyük adımı atmalı...
Ara dönemin millet düşmanı zorbalarının, sırf “İmam Hatip Ortaokulları”nı ortadan kaldırmak için, zamanın “atanmış yarasa”larına dayattığı “kesintisiz eğitim” modelini ortadan kaldırmalı.
Eğitimi “kesintili” hale getirmeli.
Bu 5 artı 3 olabilir, 4 artı 4 olabilir, 4 artı 5 olabilir vesaire...
Nasıl olursa olsun, bu rezillik ortadan kaldırılsın!..

Ne pis bir model bu; 6-7 yaşlarında elimizden aldıkları çocuğu, hiçbir değerlendirmeye tabi tutmadan ve aslında işe yarar bilgi vermeden 15 yaşında mezun ediyorlar...
O diploma neye yarar?.. Mezununa ne sağlar?..
Olsa olsa, üniversite imtihanına giriş vizesi!..
Bunun dışında bir anlamı yok; bu sistemde “lise mezunu” olmak bir halta yaramıyor yüksek lisanslıların aç gezdiği bu ülkede.

Vakit’e konuşan uzmanların dikkat çektikleri meseleler önemli.
Mesela;
İlkokul 1’deki çocukla 8’deki delikanlıyı aynı mekanda buluşturuyorsunuz...
Burada izah edilebilecek ve daha çok da izah edilmesi münasip olmayacak bir dolu sakıncası var bu işin.
Bunları fazla deşmeksizin, “sapık bir uygulama” olduğu konusunda eğitimcilerin hemfikir olduğu kesintisiz modeli ortadan kaldırıp, “ortaokul” modeline gitmemiz gerekiyor.
Mesleki Ortaokul... Ve tabii, İmam Hatip Ortaokulları!..

Şimdi denecek ki; senin derdin başka!..
Evet başka; ben İmam Hatip Ortaokullarının geri gelmesini istiyorum...
Hiç İmam Hatipli olmadım, lâkin İmam Hatiplilerin büyük bir bölümünün, İmam Hatipli olmayanlardan çok daha iyi eğitim aldıklarını biliyorum...
Örnekleri önümde; (A.H.C misali) birkaç imalat hatası hariç, düzgün çocuklar.
Üstlendikleri vazifeyi bihakkın yerine getirmek ve aldıklarını helal ettirmek için canla başla çalışıyorlar.
Mezuniyet törenlerinde içip içip manitalarıyla birlikte ağaca toslayan “kayıp gençler” arasında İmam Hatipli olanını -pek- göremezsiniz.
İmam Hatipli olmak iyi bir şeydir; benim aileme yegâne sitemim de zamanında imam hatibe göndermemesindendir!..

Burası böyle, ben öncelikle İmam Hatip Ortaokulları’nı düşünüyorum.
Benim böyle düşünmem, böylesine tarafgir olmam kesintisizin yanlış bir model olduğu gerçeğini değiştirmez...
Bu işe ömrünü vermiş ve dünyadaki uygulamaları da yerinde incelemiş, dahası yaşamış olan eğitimciler de benim gibi düşünmekte.
Dün, böyle bir uzmanla birlikteydim.
Sayın Ercan Aslaner, Almanya’da 14 yıl öğretmenlik ve 3 yıl da Eğitim Ataşeliği yapmış bir eğitimci.
Yıllardır, “Türkiye için nasıl bir eğitim” modeli üzerine kafa patlatıyor...
Bu alanında gerçek bir derya olan Sayın Aslaner ile “nasıl bir model” üzerine sohbet ettik.
Almanya’nın eğitim modeli hakkında uzun uzun bilgi verdi bize.
Aslında Almanya’nın da değilmiş bu model; sistemi Osmanlı’nın son dönem eğitim nazırlarından Emrullah Efendi’ye aitmiş...
Almanlar da “Tûbâ Ağacı Nazariyesi” adı verilen bu modeli alıp, bugünkü noktaya gelmelerini sağlayan en önemli unsuru; yetişmiş insan unsurunu temin için kullanmış.
Sayın Aslaner modeli bir saatte anlattı, benim o kadar yerim yok.
Meseleyi Realschulelere, Hauptschulelere boğmadan özetleyecek olursak;
Öğrencinin yaratılıştan gelen yeteneği ilk 4 veya 6 yılda tespit ediliyor.
Ve bu yetenek doğrultusunda, “veli ile işbirliği” halinde yönlendirme gerçekleştiriliyor.
(Ha bu arada; Almanya’nın faşist zihniyetinden kaynaklanan ve özellikle de Türk gençlerine zarar veren “kasti haksızlıklar” da yapılmıyor değil...
Model doğru, uygulamada yanlışlıklar var.
Bunun da ele aldığımız mevzu ile alakası yok.)
Bu parantez arasından sonra konumuza dönelim:
Oradaki modelde, eğitim çok küçük yaşlarda başlıyor.
Küçük yaştan itibaren çocuğu ele alan eğitimciler, “rehberlik” uzmanlarının da yakın takibiyle yetenekleri tespit etmiş oluyorlar.
Öğrencinin eğitimin hangi aşamalarında hangi okullara devam edeceğine de, sınavla filan karar verilmiyor...
Bu konuda; öğretmenlerin ve okul idarecilerinin kanaatleri önem taşıyor.
Eğitimin her aşamasında, her türlü mesleğe yönelmek mümkün ama esas mesele öğrenci velisinin çocuğunun durumu hakkında tam manasıyla bilgi sahibi olabilmesi.
Biz, hele çocuğumuz biraz içe kapanıksa “seçilen mesleğe uygun olmadığını” ancak üniversite yıllarında, hatta daha sonrasında anlayabiliyoruz...
Sayın Aslaner’in örneklerle destekleyerek verdiği bilgiye göre, Almanya’da bu iş çok erken yaşlarda halledilmiş oluyor.
Ondan sonrası veliye kalmış; öğrenciyi okulun tavsiyesi doğrultusunda yönlendirmek ya da yönlendirmemek meselesi.

Şurası da var;
Milli Eğitim, Çalışma Bakanlığı ve İş İdaresi (İş ve İşçi Bulma Kurumu) arasında nasıl bir işbirliği tesis edildiğini, “Rehberlik” (yol, yön gösterme) hizmetinin her şehirde bulunan “daire”lerde nasıl verildiğini anlattıkça eğitimci dostumuz; “Bizim oralara varmamıza en az elli sene var” diye düşünmeden edemedik...
Şimdiden oraları düşünmenin anlamı yok; üniversitelerin imkan ve kapasitelerini mevcut kargaşaya son verecek seviyeye getirmek, Türkiye’nin en az yarısındaki göstermelik eğitimi “reel” hale getirmek vesaire uzun vadeli işler...
Şu anda yapılabilecek olan, hemen harekete geçerek “kesintisiz modele” son vermek.
Öğrencilerin, dördüncü veya beşinci yılın sonunda yeteneklerine uygun alanlara kaydırılmasını temin edecek bir “rehberlik sistemi” hemen kurulamayacağına göre, bu işin el yordamıyla yapılmasına imkan verecek kurumları yeniden eğitime kazandırmak...
Onlar da, evet, ortaokullarımız...

Kim hangi ortaokulu isterse istesin...
Ben İmam Hatip Ortaokullarını istiyorum...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi