Nasıl bir açılım?
İçişleri bakanı Beşir Atalay Kürt meselesinin çözümünde izlenecek yolu açıkladı. Bu konuda sözü olan herkesle konuşacaklarını, Sivil toplum örgütlerinin görüş ve düşüncelerini alacaklarını söyledi.
Bu herkes ifadesinin, İmralı’daki terör başını kapsamamasını temenni ediyorum.
Bazıları muhatap kelimesine takılıp kalmayalım diyerek –hükümete-İmralı yolunu gösteriyor.
Hiçbir hassasiyet, hiçbir onur, hiçbir izzeti bize yakıştıramıyorlar.
Marksizm’in kucağına düşerek savrulmuş bir avuç insanın –bazı yanlışları-istismar ederek başımıza açtıkları gaileyi bertaraf etmek için,daha büyük bir kitlenin tahassüslerini kenara bırakmamızı istiyorlar.
Bir mesele çözülürken daha büyük bir soruna sebep olacak bir yol izlenmemelidir. Bu mesele mutlaka çözülmeli ama yeni kırgınlıkların, yeni savruluşların zemini olmamalıdır.
Atalay, çözümün içeriği ile ilgili bilgi vermeyerek doğru bir iş yapmıştır. Böylece kamuoyunun olaya dahli sağlanarak, belli bir kıvama geldikten sonra herkesin paylaşabileceği bir çözüm biçimi ortaya koymak mümkün olacaktır. Ayrıca, estirilen havaya rağmen açılımın toplumda sanıldığı kadar büyük bir sempati ve heyecan uyandırdığını söylemek mümkün değildir.
MHP liderinin son açıklamaları en azından bu cenahtan hükümete destek gelmeyeceğini gösteriyor. Aynı şeyi önemli bir yekün oluşturan şehit aileleri için de söylemek mümkündür. Toplum yeknesak olmadığına göre AKP iktidarı bu çevrelerin hassasiyetlerini de dikkate almak durumundadır.
Birkaç yüz caniyi dağdan indirmek için evlatlarını bu ülke için feda etmiş ailelerin acıları görmezden gelinemez.
Bir meseleyi çözmek istemek, samimi adımlar atmakla, çözmek farklı şeydir. Hükümet bir iyi niyet ortaya koymuştur. Bunun nasıl bir noktaya varacağını hep beraber göreceğiz. Ancak şunu hiç unutmamak gerekir. DTP-PKK çizgisinin nihai hedefi ayrı bir devlet ve Kürt vatandaşlarımızı milli bütünlükten koparmaktır. Bu çevrenin tüm talepleri böyle bir amacı gerçekleştirme maksadına matuftur. Onun için AKP iktidarı gelen talepleri çok iyi analiz etmeli, hangi açılımın uzun vadede Türkiye’yi hangi noktaya götüreceğini, hangi maliyetler getireceğini, iyi hesap etmelidir. Benzer problemler başka ülkelerde de olmuştur. Yugoslavya’nın parçalanması,İspanya’da Bask meselesi ve onun izdüşümü olan ETA terörü iyi analiz edilmelidir. İspanya’nın Bask bölgesine tanıdığı otonomi bile ETA terörünü durdurmaya yetmemiş, DTP’nin Bask bölgesindeki benzeri olan Batasuna, otodeterminasyon ısrarını sürdürmüştür. Yakın geçmişte terörü kınamadığı için bu parti kapatılmış, AİHM bu kapatmayı onaylamıştır. Kürt kökenli vatandaşlarımızla, DTP çizgisini tatmin edecek şeyler aynı değildir. Esas olan insanca yaşamak isteyen tüm insanlarımızın beklentilerini karşılayacak açılımlar yapmaktır. Başörtüsü, çocukların dini eğitim almasının önündeki engeller dururken, sadece bir çevreyi memnun eden düzenlemeler yapıp, toplumun diğer katmanlarının taleplerini görmezden gelmek hiçbir vicdanı tatmin etmez. Yazık ki her zaman olduğu gibi Türk medyası bu meselede de toplumun omurgasını oluşturan insanların vicdanlarını kanatan yayınlar yapmaya devam ediyor. Buna bazı muhafazakar, çok tirajlı gazeteler ve onların televizyonlarına çıkarılan çok bilmiş yazar, öğretim görevlisi takımı de çanak tutuyor. Ne diyeyim Türkiye’yi bu noktaya getirenler utansın. Son yıllarda devlet(daha doğrusu TSK) baş örtüsü meydan savaşı hariç, bütün savaşları kaybetmiş, bize TV ekranlarına çıkıp Apo’yu muhatap alın diyenleri seyretme utancını bırakmıştır. AKP iktidarı Utanılacak bir açılıma imza atmamalı, herkesin onur duyacağı bir düzenlemenin banisi olmalıdır.