Namaz kılmasını bilmeyen diplomatımız
Muhteşem diplomatlarımız
Hürriyet gazetesi yazarlarından Yalçın Doğan, Prof. Dr. Kenan Gürsoy’un Vatikan’a büyükelçi olarak tayin edilmesine alaylı bir dille itiraz etmişti. Ben de, Yalçın Doğan’ın şikâyeti üzerine düşüncelerimi geçen hafta yazmıştım. Yerim müsait olmadığı için verdiğim örnekler noksan kalmıştı. Onlardan birkaçını da bugün yazmak istiyorum:
Bir İslâm ülkesinde, bizim büyükelçiliğimizde dört yıl müsteşar olarak çalışan çok değerli, çok laik bir diplomatımızla konuşuyorduk. Bir ara bana dedi ki:
-Biliyor musunuz bu Arapların kıldığı namaz, bizim namazlarımıza hiç benzemiyor.
-Bilmiyorum efendim. Araplar nasıl namaz kılıyorlar?
-Adamları namaz kılarken gördüm; kimisi ayakta, kimisi eğiliyor, kimisi oturuyor, kimisi başını yere koyuyor. Halbuki namaz, hep birlikte kılınır değil mi efendim?
-Beyefendi, sizin görmüş olduğunuz o namazlar sünnet namazlarıdır, herkes namazı tek başına kılar. Namazda istediği sûreleri okur. Bazıları kıyamda yani ayakta okurken, bazıları rükuda veya sücutta olur yani eğilir ve alnını yere koyar. Türkiye’de de sünnet namazları aynen gördüğünüz gibi kılınır!
Adamın gözleri iri iri açıldı. Ay’dan inen bir adama bakar gibi şaşırdı.
-Üstad! dedi siz ne kadar çok şey biliyorsunuz.
-Bu anlattıklarımı bizim kasabalarımızda küçük dükkan sahipleri de bilirler...
Benim bu açıklamamdan sonra, çok değerli diplomatımız bana hep üstad! diye hitab etti. Ben de anladım ki o, bir cenaze namazına uzaktan bakmış, câmi içinde de namazın öyle kılındığını sanmıştı...
Galiba 1984-85 yılında, bir dâvet üzerine Prof. Dr. Hayrettin Karaman’la birlikte Pakistan’a gittik. Ziya-ül-Hak hayattaydı ve Cumhurbaşkanıydı. Pakistan büyükelçimizle birlikte bizi sarayına, öğle yemeğine davet etti. Yemekten sonra:
-Haydi birlikte bir öğle namazı kılalım! dedi. Beş-altı kişiydik. Ben Cumhurbaşkanının hemen solundaydım. Sağında ise Prof. Dr. Hayrettin Karaman’la büyükelçimiz vardı. Köşkün mescidindeydik. Dikkat ettim, büyükelçimiz sünnet namazlarını Karaman’a uyarak kılıyordu. Namazdan sonra bunu hocaya sordum. Dedi ki:
-”Mescide yürürken büyükelçimiz kulağıma fısıldadı: Ben namaz kılmasını bilmiyorum. Şimdi ne yapacağım? dedi. Ben de büyükelçimize:
Bana uyun! Ben nasıl kılıyorsam siz de öyle yapın! dedim. Ondan böyle oldu.
Düşünebiliyor musunuz Pakistan gibi bir İslâm ülkesine namaz kılmasını bilmeyen, İslâmdan haberi olmayan bir büyükelçiyi biz gönderiyoruz.
Aydınlar Ocağı’yla birlikte 2001 yılında Yugoslavya’ya gittim. Üsküplü soydaşlarımızdan biri anlattı. Dedi ki:
-Geçen ramazan ayında 50-60 arkadaş bir araya gelerek Üsküp Büyükelçimiz için bir iftar yemeği düzenledik. Hep birlikte, iftar sofrasında ezan okunmasını beklerken, vaktin girmesine beş dakika kala, bizim büyükelçimiz sigarasını yakarak fosur fosur içmeye başladı.”
Şimdi bizim böyle muhteşem diplomatlarımız varken Prof. Dr. Kenan Gürsoy gibi bir ilahiyat bilginimiz Vatikan’a büyükelçi tayin edilir mi Allah aşkına?!.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.