Ali Ferşadoğlu

Ali Ferşadoğlu

Müsbet/olumlu bakışa sahip olan biriyle evlenin

Müsbet/olumlu bakışa sahip olan biriyle evlenin

Aynı şeyleri farklı görüp değerlendirebiliriz. Yani olayları, taktığımız gözlüğün rengine boyarız. Temelde iki bakış açısı vardır: Müsbet ve menfî.

Müsbet/olumlu bakış, “Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen güzel levhalar (rüyalar) görür ve hayatından lezzet alır”1 şeklinde formüle edilmiş. Güzel sözün, olumlu bakışın, sevginin; canlıları olumlu etkilediği, negatif telkin ve çirkin sözlerin ise olumsuz tesir yaptığı ilmî bir tesbittir. Olumlu bakan, olumlu düşünür; olumlu düşünen zihninin tarlasına güzel kelimeler, mânâlar eker. Olumsuz düşünen negatif anlamlar eker. Müsbet bakış, pozitif; menfi bakış ise negatif enerji verir. Olumlu bakan, dünyayı neşeli ve güler görür. Ağlayanın, dünyayı ağlar gördüğü gibi. Her şeyin çürüyüp yok olduğunu düşünen, başta kendi ruhunu yok etmiştir. Çürüyüp yok olduğunu düşündüğü şeylerle birlikte kendisi de adım adım darağacına doğru sürüklenmektedir.

Olumlu bakış, sevgi, ihlâs, saygı, şefkat ve merhamet gibi duyguların karışımından oluşan muhteşem bir enerji kaynağıdır. Olumsuz bakış ise, kin, nefret, haset, öfke ve düşmanlık gibi hasletlerin birleşmesinden hâsıl olan bir güçtür.

Nötr bir olayı, olumlu veya olumsuz; olumsuzu olumlu veyahut olumluyu olumsuz görebiliriz. Meselâ, “Oh bardağın yarısı dolu!” veya “Vah, yarısı boş!” dememiz gibi. Böylece en olumsuz bir şeyde bile, müsbet bir taraf bulabiliriz. Şöyle ki:

Peygamberimiz (asm) köpek leşinin koku ve çirkinliğini nazara verenlere karşılık, “Ne güzel dişleri var!” diyerek, müsbet bakış dersi vermiştir.

Müsbet bakan, olumsuz fiil, söz ve hareketlerden kaçınır; tefekküre, ilme, ibadete, çalışmaya, nezaket ve nezahete yönelir. Bu da, hayatta istikamet, düzen, dayanışma ve yardımlaşmayı netice verir. Önce Yaratıcı, sonra diğer varlıklar ve iman esasları temsilcileriyle muhteşem bir bağ ve iletişim kurar. Bu, müthiş bir enerji aktarımıdır aynı zamanda...

Müsbet bakışı müşahhaslaştırırsak: İnsan aciz, zayıf ve ihtiyaçları her tarafa dağılmış fakir bir varlıktır. Ne kadar büyük imkânlara sahip olursa olsun, hastalıksız, sıkıntısız, problemsiz bir hayat imkânsızdır. Anlatılır ki, III. Abdurrahman (912-961) dönemi, iktisadî, kültürel ve imar faaliyetleri bakımından da Endülüs Emevî Devleti’nin en parlak devridir. İktidarı yarım yüzyıl sürmüştür. 936 yılında Kurtuba yakınında Medînetüzzehrâ şehrini kurdu ve hilâfet merkezini oraya nakletti. Muhteşem sarayı, devlet daireleri ve bahçeleriyle şehir kısa sürede çok gelişti. Onun devrinde Endülüs, Avrupa ülkelerinin en gelişmişi idi. Sarayı ve her türlü ağaç ile havyaların bulunduğu bahçesi 25 yılda tamamlanmıştı.

İşte III. Abdurrahman, 50 yıllık muhteşem iktidarında mutlu olduğu günleri saymış, 14 gün çıkmış! Şu halde, mutluluk parada, malda, mülkte, şanda şöhrette değil, müsbet/olumlu bakıştadır. Seçeceğiniz eş; eğer hayata, insanlara, olaylara olumlu bakabiliyor, güzel yönlerini görebiliyorsa huzurlu ve mutlu bir aile hayatı sürdürebilirsiniz.

***

Bir grup sûfî, Dicle kenarında Maruf-u Kerhî ile oturuyordu. O esnada, nehirden, bir sandal içinde def çalan, dans eden, içki içen bir genç topluluğu geçti. Sûfîler, Maruf’a:

“Şunları görüyor musun, açık açık nasıl da Allah’a isyan ediyorlar?” dediler ve eklediler: “Bu serserilere bedduâ et!” Bunun üzerine, Mâruf ellerini göğe kaldırdı ve: “Allahım” dedi, “Bunları bu dünyada nasıl neşelendirdiysen, ahirette de öyle neşelendir.” Mâruf’un bu duâsı sûfîleri şaşırtmıştı. “Biz senden duâ değil, bedduâ istemiştik” dediler. Mâruf şöyle cevap verdi: “Eğer Allah bunları ahirette neşelendirmeyi murad ederse, bu dünyada kendilerine bu hayattan tövbekâr olmayı nasip edecektir.”

***

Mübarek üç aylarınızı ve Berat kandiliniz tebrik eder, camiâmıza, İslâm ve insanlık âlemine hayırlara vesile olmasını Cenâb-ı Hak’tan niyaz ederim. Peygamberimiz (asm) üç aylar girince bu duâyı çokça yapardı: “Allah’ım, bize Receb ve Şaban’ı mübarek kıl ve bizi Ramazan’a ulaştır.”

Not: Muhterem ağabeyimiz Hasan Aktunç’a ve gazetemiz çalışanlarından Hacı Kömekçi’nin muhtereme annesine Cenâb-ı Allah’tan rahmet ve mağfiret diler, kederli aileleri ve yakınlarına sabr-ı cemil niyaz eder, taziyetlerimi sunarım.

Dipnot: 1- Mektubat, s. 367.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Ferşadoğlu Arşivi