Ekrem Kızıltaş

Ekrem Kızıltaş

Pisuvar meselesi, memleket meselesi...

Pisuvar meselesi, memleket meselesi...

1980 yılının ilk aylarında, yani ABD'liler tarafından 'our boys' (Bizim çocuklar) olarak anılan ekip darbelerini yapmadan önceki günlerde, Yeni Devir Gazetesi'de çalışıyordum.

Yeni Devir"in o zamanki ekibinden mesleklerinde usta iki ağabeyle zaman zaman gazete yakınlarındaki bir çay ocağına gider muhabbet ederdik.

Günlerden bir gün 'ayakta su dökmek' konusu ve ardından 'sol elle değil, sağ elle yemek' konuları muhabbetimize takıldı...

Ben bu hususlarda Peygamber Efendimiz (sav)'in emirleri olduğunu ve hikmetini tam olarak bilmiyor olsam da, buna uymaya gayret ettiğimi, doğrusunun da bu olduğunu söyleyince, ağabeylerden birisi şiddetle itiraz etmeye başladı.

Bir sonraki gün, itirazcı ağabeyin yelkenlerinin inmiş olduğunu görünce sebebini sordum...

Meğer o ağabeyin hanımı biyoloji öğretmeni imiş ve laf arasında benim söylediklerimi kendisine aktarınca: "Arkadaşın haklı! Hatta ayakta su dökmek siz erkeklerin en büyük aptallıklarından birisidir" demiş.

Sol elle yeme-içme hususunda da; hijyenden başlayıp, kalbe yakın elle yeme içmenin kas yapısı ve başka bazı hususlarla alakalı mahzurlarına değinmiş...

Gazeteciliğin teknik hususlarında ustalarımdan olan o ağabeyi her hatırlayışımda aklıma gelen bu anektod, son günlerin ilgi çekici konularından birisi olan 'pisuvar tartışması' sebebiyle yeniden aklıma geldi.

Yaz aylarında konu bulmanın zorluğundan olsa gerek, Ordu Müftülüğü'nün cami tuvaletlerindeki pisuvarları kaldırma girişimine valilik onayı, medyanın gündeminde epey yer tuttu.

Ve bizler, gazetelerin bu husustaki yayınları sebebiyle, Türkiye'deki pisuvar sanayiinin hali hazırdaki durumundan başlayıp, bazı batılı sanatçıların pisuvar heykellerine kadar bir dizi konuda bilgi sahibi olmaya zorlandık.

Esas mesele ise anlaşılacağı üzre, pisuvarı modernlik göstergesi olarak kabul edenlerin Ordu'daki gelişmeyi bir tür gericilik olarak lanse etmeye çalışması idi.

Bununla alakalı olarak da, Ordu Valisi Ali Kaban'ın, müftülüğün girişimini "itikat meselesi' olarak değerlendiğinden tutun da, Vali'nin geçtiğimiz sene Hacc'a gitmiş olması ve dahi hanımının başı kapalı olmasına kadar bir dizi konu, gericilik olayının delili(!) olarak gündeme getirildi...

Pisuvar meselesini bir tür memleket meselesi haline getirmeye çalışanlar, Ordu camilerinin tuvaletlerindeki pisuvarları kaldırma girişimini doğrudan bir 'irtica olayı' olarak kullanamadıkları için 'dolaylı saldırı' taktikleri geliştirmek zorundaydılar ve onu yapıyorlardı.

Aslında gazete sahifelerine ve televizyon ekranlarına gelmesi bile tuhaf olan bu konunun, bu kadar tartışılıyor olması, kendilerini ilerici zannedenlerin garipliklerinden sadece bir tanesi.

Yakında cami tuvaletlerinde neden klozet olmadığı hususuna kafayı takacaklardır belki de.

Oysa kendisini modern ve çağdaş kabul edenlerin, hijyene ve genel sağlık kurallarına aykırı olan pisuvar meselesinde, makul olandan yana tavır almaları ve Ordu'daki girişimi desteklemeleri gerekirdi.

Şurası malumdur ki, su dökmek başlıbaşına sevimli olmayan bir durumdur ve bunun bir de ayakta ve başka insanların yanında yapılması, işi daha da sevimsizleştirir.

Yapılmaya çalışılan şeyin, o işi ayakta yapma hususunda ısrarlı olanlara mani bir durumu yoktur, kapalı bölümde de yapabilirler.

Ama çıkarılan gürültü, o işin mutlaka açıkta yapılması ile alakalı ise, işin rengi değişir: Konunun bundan sonrası da, psikiyatristlerin ilgi alanına girer.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ekrem Kızıltaş Arşivi