Ateşle Oynayanlar
Başörtüsü düzenlemesi ile ilgili, her gün ayrı bir sivil toplum örgütünün açıklaması medyaya düşüyor. İstikrarı koruma adı altında hükümete kaos çıkarırız mesajı veriliyor. Bir merkezden yönlendirdiği belli olan açıklamaların ana gayesi, muktedir olma yolunda ilerleyen hükümetin önünü kesmek.
Türkiye’de yıllardır hükümetler değişmesine rağmen temel politikalar hiç değişmedi. Partiler iktidar olur olmaz muhalefette iken söylediklerini unutmak zorunda kaldılar.Hükümet denen aygıtın her taraftan elinin kolunun bağlandığını, yetkilerinin kağıt üzerinde kaldığını dehşetle fark ettiler.
Bu durumda yapılacak iki şey vardı,ya bu sömürü düzeni ile mücadele edilecek, ya da gelen ağam,giden paşam yolu tutulacaktı. çoğu hükümetler bu çürümüş düzenin tekerine çomak sokmaya cesaret edemedi.Halkın ve hakkın sesi olmak yerine kolayını seçerek güç odaklarının maşası oldu.Ve her seferinde halk siyasetten biraz daha uzaklaştı.
28 Şubat post modern darbesinin doğrudan doğruya milletin varlığına yönelmesi,toplumu yeniden ayağa kaldırdı.Siyaset yeniden önem kazandı.Toplum güçlü bir irade ortaya koyarak siyasi iradenin elini kuvvetlendirdi.Bu,bir partinin öne çıkarılmasından ziyade,hükümetleri kuşatan kirli çarkın kırılması için verilmiş bir destekti.Hükümet de, siyaset kurumunu kuşatan
çirkin koalisyon da, halkın sandıkta verdiği mesajı anlamıştı.Hükümete muktedir olmak,onlara da bunu engellemek düşüyordu.
Türban üzerinden yürütülen kavganın sebeplerinden biri budur.Halkın seçtiği meşru güç ile,hiçbir hukuki temeli olmayan gayri meşru güç, başörtüsü üzerinden iktidar mücadelesi veriyor.Hükümet hukuka ve arkasındaki toplumsal iradeye yaslanırken, karşısındaki güç sokağa,silaha,elindeki güçlü sermaye ile dışarıdaki bağlantılarına yaslanıyor.Hükümet tabiatı icabı kendini hukukla sınırlarken, karşı taraf hiçbir sınır tanımadan,iktidarını korumak için her çareye baş vurabileceğini gösteriyor.Bir üniversite’nin çatısı altında “hukukun dışına çıkmalıyız, ben hukuk dışılığı severim veya ayaklanmalı, hepimiz askere yazılıyor gibi sokağa çıkmalıyız” şeklindeki akıl dışı açıklamalar, bu şer ittifakının aslında bu ülkenin değerlerine, menfaatlerine hiçbir bağlılık hissi taşımadığını ortaya koyuyor.
Rejim kavgası diye takdim edilen kavganın aslı esası budur.
Başörtüsünün serbest bırakılmasıyla ne laikliğe, ne rejime hiçbir şey olmadığını,olamayacağını en iyi kaos tacirleri biliyor.Ama bugün başörtüsü, yarın bizim saltanatımıza sıra gelir korkusu, topluma laiklik elden gidiyor diye yansıtılıyor.Halbuki rejimin gücü toplumdaki aksaklıkların, problemlerin çözümüyle artar.Sistem problem çözdükçe güçlenir, arkasındaki toplumsal destek daha da büyür.Karanlık dünyanın efendileri güçlü bir iktidar gibi güçlü bir sistem de istemiyorlar. çünkü sistem güçlendikçe, laiklik elden gidiyor teranelerine kimseyi inandıramazlar.İstismar etmek için bıçak sırtında bir düzen, yönetmek için korkutulmuş,pusturulmuş bir hükümet lazım.Şimdi bağırarak, çağırarak, tehdit ederek bunu yapmaya çalışıyorlar.Hükümet muktedir olma yolunda ilerledikçe bu sesler de kısılacaktır.
Bir ülkede bir hükümet olur, beş tane, on tane hükümet olmaz.Kirli iktidarlarını kaybetmemek için ortalığı velveleye verenlerin gürültüsü kimseyi korkutmamalıdır. Onlar bağıracaklar, çağıracaklar ama eninde sonunda milletin dediği olacaktır.