İsmail Beşikçi, Mehmet Altan ve Sol Liberalizm

İsmail Beşikçi, Mehmet Altan ve Sol Liberalizm

Mehmet Altan, 15 Ağustos’ta Stardaki yazısında,”İsmail Beşikçi Eruh baskınında var mıydı” başlıklı bir yazı yazdı. Gündem yoğun olduğu için bu yazıya hakim olan zihniyetle ilgili düşüncelerimi ancak bugün yazabiliyorum.

Önce bir tespit, ben bu Liberal yazar deyiminin çok karşılığı olan, doğru bir tanımlama olduğuna inanmıyorum. Eski Marksistlerin bir çoğu şimdi Liberal veya Liberal solcu diye geçiniyor.

Sol ile Liberalizm, özellikle Marksizm ile Liberalizm bir araya gelmez. Onun için Liberal sol veya sol liberal gibi kavramlar bize hiçbir şeyin tanımını vermiyor. Solun her şeyi olur,Sosyalisti, sosyal demokratı, Soft’u, hard’ı, Maocusu, Lenincisi ama Liberali olmaz..

12 Eylülden en önemli dersleri kafası biraz çalışan Marksistler çıkardı. Baktılar ki Marksizm yaparak bu ülkede kimseyi kandırmak mümkün değil, bu zokayı yiyecek kimse bulunmuyor, fikir değiştirmeden kisve değiştirerek Liberalizm adı altında yollarına devam ettiler. Bazıları hala Mao’nun uzun yürüyüşüne öykünerek yürüyüp duruyor. Bazıları yerinde sayıyor, bazıları her gün yeni bir adres değiştiriyor, el hasıl hiç biri yerinde durmuyor. Ne diyelim yürüsünler, Süleyman Baba’nın dediği gibi yürümekle yollar aşınmaz. Ama kendilerini aşındırdıkları muhakkak. Mao bunların yarısı kadar bile yürümeden hedefine ulaşmıştı. Ya yürümeyi bilmiyorlar, ya da Mao ustayı yeterince tanımıyorlar.

Her neyse,Liberalizm şemsiyesi altında her şeyi ve her herzeyi yemek mümkün olduğu için, herhangi bir takibata uğramadan, hiçbir sınır tanımadan, kimsenin şimşeklerini üzerlerine çekmeden her şeyi söylüyorlar. Bugün söylediklerini Marksizm kisvesi altında bu kadar rahat söyleyemeyecekleri için Liberalizm onlar için tam bir koruma zırhı sağlıyor. Mesela bir DTP li ile bir Liberal’in Apo’dan bahsetmesi velev ki aynı kelimelerle olsun hiç aynı tepki ile karşılanır mı? Veya BİR Şeriatcının şeriattan bahsetmesi ile bir Liberalin bahsetmesi bir midir? Biri hep şüphe ve tereddütle karşılanır, öteki fikir adamı muamelesi görür.

Gelelim Mahmet Altan’ın yazısına.. Altan İsmail Beşikçi Eruh baskınında var mıydı diye sorarak güya kendince Beşikçi’nin aldığı cezalardan örnekler vererek düşüncelerinden dolayı cezalandırıldığını anlatmaya çalışıyor.

Beşikçi’yi tanımayanlar için Altan’ın yazdıkları ikna edici görünebilir. Halbuki kazın ayağı hiç de öyle değil. İsterseniz ben önce Altan’ın yazısına başlık yaptığı soruya cevap vereyim. Evet Beşikçi Eruh baskınında vardı. Ve Beşikçi düşüncelerinden dolayı değil, şiddeti ve ayrımcılığı savunduğu için cezalandırılmıştır.

Eruh’ta olmayı sadece elde silah baskında bulunmak olarak düşünmemek gerek.Savunduğunuz şeyin sorumluluğunu da taşırsınız. PKK terörünü savunan bir insan aynı zamanda PKK nın yaptığı eylemlere de ortak olur.Şiddeti,ayrımcılığı,kavgayı savunan o şiddetin bir parçası haline gelir.

İsmail Beşikçi’nin Altan yazmamış ama en önemli kitabı “Devletlerarası sömürge Kürdistan” isimli kitabıdır. Bu kitap PKK militanlarının başucu kitabıdır. Beşikçi bu kitabında Kürdistan’ın dört ülke tarafından bölündüğünü, sömürgeleştirildiğini iddia ederek, sömürgecilere karşı (Tabi en başta Türkiye’ye) ulusal kurtuluş hareketinin nasıl organize edilmesi gerektiğini anlatıyor. Mesela,kitabın 69. sayfasında kölelik zincirlerinin kırılması, insanca yaşamak ve kimlik için dövüşülmesi gerektiğini telkin ediyor. Mesela aynı sayfada sömürge toplumları yaralı toplumlardır,(…) bu yarayı iyileştirecek en iyi tedavi kavgadır diyor.67. sayfada Frantz Fanon’un ilk kurşun teorisinden hareketle “bir militan sömürgeci devlete ilk kurşunu sıktığında aslında kendini öldürür. İçinde yaşayan korkuyu, ezilmişlik, sindirilmişlik duygusunu öldürür. İlk kurşunla birlikte kişi yepyeni bir insan olarak doğar. Bu kendine, ailesine, hemşehrilerine ve ulusuna güvenen bir kişidir. Artık ulusunu ve kendini küçük düşmanını büyük görmez. ”Yine Beşikçi sözü Eruh baskınına getirerek Fanonun ilk kurşun teorisine atıfta bulunarak, Eruh baskını ile Gerilla kendi kendini değiştirip, üzerindeki, korkuyu, paniği yendiğini söyleyerek, baskın’ı kutsuyor. Bunu diyen bir adama Eruh’ta var mıydı diye sormak abes değil midir?

İşte Mehmet Altan, PKK nin kılavuzu, şiddeti kutsayan bu kişiyi bir fikir suçlusuymuş gibi takdim etmekle kalmıyor, Üniversiteden atılmasına sebep olan Prof.Dr.Orhan Türkdoğan’ın ismini vererek bir anlamda onu gammazlıyor. Altan’ın çapının, Türkdoğan kalibresinde bir bilim adamını anlamaya yeteceğini sanmıyorum.. Önümüzdeki günlerde Türkdoğan’ın Güneydoğu ile ilgili düşüncelerini, tahlillerini yazacağım. Ama işte sol Liberalizm böyle bir şeydir. Eski alışkanlıkların, ideolojik iddiaların daha geçerli bir kimlikle devam ettirilmesi.. Gerçek Liberallere(Mustafa Erdoğan gibi) bir diyeceğim yok. Ama bunlar Liberal değil, bunlar yumuşatılmış, traşlanmış Marksistler. Bu memlekette kimse solcuları dinlemeyeceği için, liberallik onlar için bir nevi mecburiyet olmuştur yani. Mehmet Altan’ın yazısı da bir nevi eski Marksistlerin dayanışmasından başka bir şey değil.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi