Heybetli TOKİ evlerinin minik camileri
Türkiye’de konut sorunu, Cumhuriyet yönetiminin en önemli sorunlarından biridir. Maalesef mevcut hükümetten önceki hükümetler tarafından bu sorunun çözümü yönünde ciddi adımlar atılmadı. Gelen yönetimler başbakanlığa önemli bir şeyler katmadılar, belki başbakanlıktan kendileri yararlandılar. Siyasi, ekonomik açıdan başbakanlığa bir şey vermediler, hep bir şeyler alıp götürdüler.
Oysa millet, hükümet etme emanetini bazı kimselere bir hak olarak teslim etmez, belki hizmet etsin diye teslimle eder. İşte bu manayı anlamayan, bu iki hususu birbirinden ayırd edemeyenler, milletin emanetini kendi lehlerine ve halka karşı bir fazilet olarak algıladılar, bunun için millete hizmet etmediler, belki geleneksel olarak var olan hizmetlere sadece imza attılar. Pekâlâ, bu imzaları devletin yüksek bürokratları da atabilirdi. Onlar imza atmayı hizmet sandılar, siyaset olarak bildiler. Oysa millet var olan hizmetleri sürdürmeyi değil, hizmet üretmeyi istemektedir. İktidarın anlamı da esasen budur.
Millet bazı kimselere iktidarı verir, bunun anlamı benim için hizmet üret, siyasi ve sosyal düşünce üret demektir. Bunu yanlış anlayanlar maalesef hizmet üretemediler. Çünkü yanlış anlamak yanlış yapmayı doğurur. Bunlar kendilerini milletin hizmetçisi değil, efendisi olarak kabul ettiler. Efendi hizmet etmez, belki ona hizmet edilir. Milleti kendilerine hizmet ettirdiler.
Özellikle cumhuriyetçilik adına siyaset yapanlar, bu ince noktayı kavrayamadıkları için, millet ile halk ile bir türlü barışamadılar, bir türlü halkla beraber olamadılar. Zira efendi ile köle hiç bir olabilir mi, b arada düşünülebilir mi?
Milletin parası ile millet adına yapılması gereken işleri kendi çiftliklerinden ihsanda bulunmuşçasına milleti vesayet altına almaya çalıştılar. Milletin aslında vesayete mesayete ihtiyacı yoktur, belki hizmete ihtiyacı vardır. Hizmet ise üretilir. Söylenmez, yapılır. Bunun için düşünülür, kafa yorulur, hiçbir ayırım yapmaksızın düşünen kafalardan yararlanılır.
İşte bu hizmet alanlarından biri ve en önemlisi konut sorunudur. Zira dünyadaki en değerli sermaye konut, ahretteki ise imandır. Konutu olan bir aile sadece ekmek parası kazansa hayatını sürdürür, şerefini ve namusunu korur. Konut ihtiyacı karşılanan bir milletin kalkınması çok kolay olur.
Konut sorunu toplumumuzun en öncelikli sorunlarından biridir. Bu sorunun acilen halledilmesi gerekiyordu. Bunun için çok cesur bir adım atıldı. Bu çalışmalardan, yoğun çabalardan ve elde edilen başarılardan dolayı mevcut hükümeti ve özellikle hükümet başkanı R. Tayyib Erdoğan’ı kutluyorum. Sorun işte böyle çözülür. Söyleyerek, şikâyet ederek değil, yaparak, teslim ederek, göstererek çözülür.
Türkiye’nin en ücra köşelerine kadar gidiniz, nereye giderseniz gidiniz, mutlaka orada bir TOKİ tablosu, bir TOKİ faaliyeti, bir TOKİ eseri görürsünüz. Bu konutlar büyük bir açığı kapatmakta ve rekabeti öne çıkararak özel sektörü daha güzel evler inşa etmeye sevk etmekte, fakir fukaraya büyük ölçüde yardımcı olmaktadır.
TOKİ inşaatları sistemli bir şekilde yürütülmekte ve çevreye farklı bir güzellik, ayrı bir güzellik, değişik bir renk katmaktadır. Ancak bu faaliyet yürütülürken betonlaştırmayı azaltarak daha farklı ve mütevazı evler yapılırsa, topluma ve gelecek nesillere katkısının daha büyük olacağına inanıyoruz.
TOKİ Evleri bana Uzakdoğu ülkelerinden Singapur ve Kuala Lumpur’da inşa edilen Kondominyumları hatırlatmaktadır. Şehir civarındaki tepeler üzerine, farklı mimari görüntüler ile sınırlı sayıda inşa edilen bu konutlar sakinlerine mutluluk getirmekte, güvenlik sağlamakta ve eğlence ihtiyaçlarını da karşılamaktadır.
Keşki TOKİ faaliyeti Cumhuriyet kurulduktan hemen sonra başlatılabilseydi..! Belki de dünya şimdi bizim inşa ettiğimiz konutları, bizim mimarimizi örnek alacaktı ve bizim başarımızı konuşuyor olacaktı.
Cumhuriyet döneminin başlangıcından beri, işbaşına gelen başbakanlar keşki şimdiki başbakan kadar çalışkan, atılgan ve iş beceren kimseler olsalardı!
Büyük çoğunluğu itibarıyla, kapasitesi zayıf insanlar, değil devleti belki bir köyü bile idare edemeyecek durumdaydı. Tek özellikleri ideoloji ile yüklü olmaları idi. Tabi bunlardan Menderes ve Özal gibilerini istisna etmek gerekir. Onlar bugün ki kalkınmanın temellerini attılar. Allah her ikisine de rahmet eylesin, nur içinde yatsınlar.
Genç neslin siyaseti geç öğrenmesi, bu gibi önemli hizmetlerin gecikmesini doğurdu. Onların bu beceriksizlikleri, bir başka açıdan bakılınca, biraz da ideoloji ile meşbu insanlar olmalarından kaynaklanıyordu.
Bir ülkede yöneticilerin başarısız olmasını sağlamak istiyorsanız, onları bir ideolojiye bağlayınız ve inandırınız, yeter. Devlet hizmetinde ideoloji olmaz, olamaz. İnançla, ideolojiyi bir birine karıştırmamak gerekir. Devlet adamları inançlı olacaklar, fakat beşeri bir peşin fikrin mahkûmu olmayacaklardır. Çünkü milleti temsil ediyorlar. Millet ise ideolojilerle küçültülmüş olur.
Bunların odaklandıkları nokta ideoloji olduğu için, hizmet ve halk ikinci, hatta üçüncü planda kaldı. Oysa yeni ve genç siyasetçi kuşağı ideoloji yerine halkı ve hizmeti birinci planda tutmaktadır. İşte bunun için başarılı olmaktadır.
Bütün himmetini toplumun ihtiyaçlarını gidermeye ve ona en iyi bir şekilde hizmet etmeye odaklayan siyaset adamlarının başarılı olmaması için bir sebep yoktur. Beyin bir konuda çalışırsa çok şey üretir. Yeter ki, halk dikkate alınsın, halk milletin efendisidir, ilkesine inanılsın.
Evet, inananların başaramayacağı iş yoktur. Devlet büyüklerinin ve bazı kahramanların yaptıklarını sürekli anarak, tekrarlayarak, onları ideoloji haline getirerek kalkınma almaz, olamaz. Dünyanın hiçbir yerinde bu olmamıştır.
İşte günümüzde bu ideoloji sınırını aşan, siyasi taassup çemberini kırarak çalışmaya ve hizmet üretmeye yönelen mevcut hükümeti bu faaliyetinden dolayı tebrik eder, başarılarının devamını dileriz.
TOKİ evlerinin önceki inşaatlardan ayırıcı bir özelliği vardır. Bu da sakinlerinin ibadet ihtiyacını karşılamak üzere, her bir site bünyesinde okul ve caminin inşa edilmiş olmasıdır. Kanun ve yönetmeliklerde yer alan bu hususu uygulamaya koydukları için TOKİ yönetimini kutluyorum.
Ancak, inşa edilen camiler o heybetli binalar arasında kaybolup gitmekte, sembolik kalmakta, çok cüce bir manzara arz etmektedir. Cami diye inşa edilen bu binalar sanki oyuncak cami gibi bir görünüm kazanmaktadır. Binlerce insanın oturacağı sitelerdeki camiler ibadet ihtiyacını karşılamaktan uzaktır.
Bizim temennimiz, minik camiler yerine TOKİ sitelerine uygun, ihtiyaca cevap verebilecek kapasitede mabetlerin inşasıdır. Zira bir millet mabede nasıl bakarsa, mabud da o millete öyle bakar. Bu hükümete yakışan, cesaretle cami inşa etme kararı yanında sitelerin binalarına yakışacak heybette camilerin inşasıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.