Açılımlar ve hükümetin stratejisi
Bana göre demokratik açılımlarının muhtevası(kaba hatlarıyla) çok önceden tespit edilmişti. Bunun dar bir çevre tarafından bilindiğini de tahmin ediyorum. Hükümetin başlattığı istişare süreci, içerik tespitinden ziyade bu zorlu meseleye diğer kesimleri de katma, sorumluluğa ortak etme amacına dayanıyor. Çünkü adına ne derseniz deyin bu mesele iktidarların önündeki en yıpratıcı mesele olarak duruyor. Problem nasıl çözülürse çözülsün, yahut hangi adımlar atılırsa atılsın geniş bir memnuniyetsizler kitlesi oluşacağı muhakkak. Daha şimdiden bunun sinyalleri geliyor.
Hükümetin açılımları zamana yaymasının bir sebebi de, her şeyin konuşulmasını sağlayarak toplumu bu düzenlemeye alıştırmak. Yani aslında istişare süreci diye takdim edilen süreç, bir nevi toplumu ikna sürecidir. Böylece en uç fikirler en akıl dışı talepler rahatlıkla konuşulacak hükümet bu uçların arasında bir orta yol bulduğu zaman, her iki uç da ohhh, en azından onların(karşı uçun) dediği olmadı diye teselli bulacaktır. Karşı uçun dediğinin olmaması diğer uç için bir teselli, rahatlama hatta başarı vesilesidir.
Mesela MHP nin dediklerinin olmaması DTP yi, DTP nin taleplerinin kabul görmemesi MHP'yi teskin edecek, en azından rahatlatacaktır. Bu stratejinin ne kadar başarılı olacağını önümüzdeki günlerde göreceğiz. MHP nin geri çekilmesi, biraz da bu planı görmüş olmaktan kaynaklanmış olabilir. Hükümetin risk ve sorumluluğu paylaşmak, toplumu ikna etmek sürecine katkıda bulunmamak, veya MHP yönetiminin ifadesiyle bu vebale ortak olmamak için mevcut politikada karar kılınmış olabilir. Bütün bunlar bugün için bir olabilirlik yani ihtimaldir. Yarın partilerin karar mekanizmalarının hangi gerekçelerle karar aldığı ortaya çıkarsa, bu konudaki tutum ve davranışların arka planı daha iyi anlaşılacaktır.
Ancak, medyanın şiddetli eleştirilerine ve MHP nin menfi muhalefet tutumunu tasvip etmememe rağmen hala terbiye edilmesi gereken partinin MHP değil, DTP olduğunu düşünüyorum. MHP'yi bu katı tutuma iten DTP yöneticilerinin MHP'nin endişelerine hak verdiren tutum ve davranışlarıdır. İç işleri bakanı Atalay’ın süreci başlatan konuşmasından sonra DTP'nin izlediği politika, tam bir bölme parçalama,kışkırtma politikasıdır. Bazı DTP sözcülerinin ipe sapa gelmez beyanları, devlet ve hükümeti tehdit eden sözleri, dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde hoş görü ile karşılanamaz. Kitleleri zafer kazanmış gibi sokağa döküp oraya buraya saldırtmak, devlet içinde devlet gibi davranmak nedense tek bir yorumcu tarafından eleştirilmiyor. Ama buna niye göz yumuyorsunuz diyen bir parti, kavgacı, şiddet yanlısı, faşist diye kolayca yaftalanabiliyor. MHP'yi bu agresif, sert duruşa mecbur eden biraz da bu tür taraflı yayınlardır. Binlerce insanımızın ölümüne vesile olanların sözcüleri ortada dururken, onları bırakıp son otuz yıldır tek bir terör eylemine karışmamış bir camiayı suçlamak, terörist ilan etmek hangi vicdan ve insafa sığar? MHP'yi terbiye edelim derken kantarın topuzu kaçırılmıştır.
Hükümetin sorumluluğu paylaşma ve ikna stratejisi ağır medya baskısı yüzünden şimdiden kendi muhalefetini üretmeye başlamıştır. Bu da önümüzdeki günlerde gerilimin tırmanması, reaksiyonların büyümesi demektir. Keşke bu mesele daha mutedil, daha çok sesli bir şekilde tartışılabilseydi. O zaman herkesin içine sinen bir formül ortaya çıkabilirdi. Ama bu noktadan sonra böyle bir uzlaşma noktasının ortaya çıkması çok mümkün görünmüyor. Hükümet açılımın tüm sorumluluğunu kendisi üstlenecek, bedelini kendisi ödeyecektir. Başarılı bir düzenlemenin ortaya çıkması halinde de bunun politik kazanımlarını kendisi devşirecektir.