MHP'yi eleştirmenin dayanılmaz hafifliği
MHP nin sert, uzlaşmaz tavrını asla onaylamıyorum. Sürecin dışında kalarak sürecin mahsurlarını engellemek mümkün olmadığına göre MHP'nin bu tavrıyla kendi iddia ve politikasıyla çeliştiğini düşünüyorum. Hele, Oktay Vural’ın tavrı, kullandığı politik dil hiçbir edep ve adap kurallına sığmayacak kadar terbiye dışıdır.
Ancak bütün bunlara rağmen MHP nin endişelerini anlamak gerekir. Bazıları korkularımızla yüzleşelim veya korkularımızın yersiz olduğunu söylüyor. Bunu demek için Fizan’da yaşıyor olmak gerek. Toplum taşıdığı tüm endişelerde haklıdır. Üstelik bu korkular, yersiz, mesnetsiz vehimlerden de kaynaklanmıyor. Hepsini haklı gösterecek binlerce sebep var. Daha düne kadar ve halen PKK terörüne Kürt Ulusal Kurtuluş mücadelesi ismini kim verdi.? Nihai hedefin bağımsız Kürdistan olduğunu söyleyenleri ne çabuk unuttuk. Bu ülkede bu hayal için binlerce insan öldü. Buna nasıl yersiz korku ve endişeler diyip geçebiliriz.
MHP'yi tu kaka etmeden, toplumun bu haklı endişeleri izale edilmelidir. Kaldı ki bu süreçte Emine Ayna gibi her tarafından bölücülük akan, devlete, millete meydan okuyan, siyasetçiler ortada dururken MHP'ye vurmak çok akılıca gelmiyor bana.
Adeta bir güç, açılımın önünde hiçbir engel hiçbir gölge istemiyor. Onu sınırlayacak, tehlikesiz hale getirecek çıkışlara da müsaade etmiyor. Sınırsız bir tartışma, her şeye alışması hedeflenen bir toplum istiyor. Tereddütleri çoğaltan, kuşkuları yaygınlaştıran budur.
MHP nin tavrından ziyade, Eruh baskınının yıl dönümünde DTP'nin düzenlediği festival(Meydan okuma mı desem) konuşulmalıdır. 1 Eylül’de Diyarbakır’da benzer bir festival düzenleyerek toplumu germeye çalışan bu PKK artıklarının tutumları konuşulmalıdır. MHP'nin agresif, kırıcı tavrı bunların hiç birinden daha yıkıcı daha örseleyici değildir. DTP zincirlerinden kurtulmuş boğalar gibi davranıyor. Boynuzunu bir oraya bir buraya vuruyor. Ama medya’da bu kışkırtıcı, bu hain tavırlar için tek bir satır yok.
Medya’daki tek taraflı yüklenme muhalefetini de üretiyor. Öyle bir baskı, öyle bir karartma yapılıyor ki, gerçekte hiçbir şey tartışılamıyor. Her şey konuşuluyor ama hiçbir şey tartışılamıyor. Bu sağlıklı bir durum değil. Bazı çarpıtmalara rağmen açılım toplumda bayram havasıyla karşılanmamıştır. Türk toplumunun en az yüzde 60'ı bu projeye şüpheyle bakıyor. Geri kalanları da onca propagandaya rağmen güçlü bir destek vermiyor.
Ayrıca, kamuoyunda askerle ilgili de tam bir hayal kırıklığı hakim. Bir zamanlar sınır dışı operasyon diye iki de bir basın toplantısı düzenleyenlerin, şimdilerde tüm orduyu Kandil’e yığsak bu iş bitmez noktasına gelmeleri tam bir hayal kırıklığı. Nato’nun ikinci büyük ordusu, bir avuç PKK hainini yenemediğini söylüyor. Böyle bir ifade ne askerlik mesleğine, ne psikolojik savaş kurallarına sığar. O zaman bunca askeri Türkiye dekor olsun diye mi besliyor diye insanın sorası geliyor insanın. Hangi ülkenin Genelkurmay Başkanı biz bu işi çözemeyiz diye ulu orta konuşur. Başörtüsüne arslan kesilenler, sıra PKK'ya gelince milleti can evinden vuracak sözler söyleyebiliyorlar. Bu süreç bu ülkede bir çok kurumda çivinin çıktığını gösterdi. Her şeyin yeni baştan gözden geçirilmesi gerektiğini, hamasetle, gevezelikle problemlerin çözülemeyeceğini ortaya koydu. Vatan diye, millet diye bir davası olmayanların milletin hukukunu koruyamayacağını anlattı. Bana göre açılım iyi bir noktaya gitmiyor, medya ve medyada köşeyi tutanlar Türkiye ve hükümeti DTP'nin peşine takmış götürüyorlar. Uyaran, ikaz edeni dinleyen yok. Hükümet frene basmadığı takdirde bu gidiş Türkiye’yi beklenmedik noktalara götürebilir. Bu gidiş tat vermiyor.