Toplu halde oruç tutmak ve laikliğe aykırı mı?
Haluk Şahin, 29 Ağustos tarihli Radikal'deki 'Türkiye hala laik bir ülke mi?' başlıklı yazısında: "Türkiye Cumhuriyeti hala laik bir ülke sayılabilir mi?" sorusunu sormuş.
Haluk Hoca, ciddi bir insandır ve yazısının girişinde vurguladığı gibi, 'laiklik konusuyla yatıp kalkan bir yazar' da değildir.
Ama son zamanlarda, belki Ramazan'ın da etkisiyle, sık sık yukardaki soruyu soruyormuş.
Haluk Şahin'in laiklikle ilgili soru sormasına yol açan husus, bir siyasi partinin iftar yemeği vermesi.
"Derin laiklik tanımlamalarına ve analizlerine girmeyeceğini" belirten Şahin: "Diyelim ki laiklik, bize fi tarihinde Yurtbilgisi derslerinde öğrettikleri gibi, din işleriyle devlet işlerinin birbirinden ayrılması (...) devletin resmi bir dini olmaması (...) devletin dinler arasında ayrım yapmaması, hepsine eşit davranmasıdır" diyor... İftar yemekleri ile, bu ilkelerin ihlal edildiği iddia ve kanaatinde olan Şahin, soruyor:
"Bir siyasi parti, hele hele ülkeyi yöneten iktidar partisi, bir dini ibadet ritüelini düzenleyebilir mi?"...
Soru önemli bir soruya benziyor... Ancak Haluk Hoca'nın kafasına takılan şey, 'iftar yemeği'; yani bir yemek...
Ömer Seyfettin'in hikayelerinden birisinde: Yabancı bir misafir, kaldığı konağın bir odasını hep merak eder. Ama sormaya cesaret edemez ve bir türlü orada ne olduğunu öğrenemediği için de, oranın gizli bir mabet olduğunu düşünür. Oysa orası sadece bir yüklüktür...
Haluk Şahin'in herhangi bir iftar yemeğine katılmamış olduğunu düşünmek, doğrusu tuhaf olur. Ama iftar yemeğinin katılanların ibadet ettiği bir şey olduğunu düşünüyor olması, bu ihtimali de akla getirmiyor değil.
iftar yemeği, eninde sonunda bir yemektir sadece. İbadetle alakası da, ferdi bir ibadet olan 'oruç'un sona erdirilme işi olmasıdır.
Yani bir yudum su, bir lokma ekmek, bir zeytin ya da bir hurma ile orucun açılması dışında, yapılan şeyin ibadetle doğrudan alakası yoktur...
Bu durumda, yemeğe katılanların iftara kadar 'toplu halde oruç tutuyor olmalarından' bahsedilebilir sadece. Ama böyle bir bahsi açmaya kakışırsanız insanlar size güler.
Dolayısıyla, iftar yemeği, Haluk Şahin'in 'Türkiye'nin hala laik bir ülke sayılıp sayılmayacağı' sorusundaki ciddiyete yakışır bir ritüel değildir, olmaması gerekir.
Eğer öyle olsaydı, Şahin'in yazısında bahsettiği yemekte (ibadette!), belli ki bir Hıristiyan olan NATO Genel Sekreteri Rasmussen'in olmaması gerekirdi...
Haluk Şahin, benzer bir sorunun Çankaya'da verilen iftar yemekleri için de sorulabileceğini, yazmış.
ABD Başkanlarının ülkelerinde bulunan Müslümanlar için iftar yemeği verdiklerini, biliyoruz. Aynı uygulamanın Almanya'da, Avusturya'da ve başka birçok ülkede yapıldığını da...
Bu ülkelerde Müslümanların dini bir ibadetleri ile bağlantılı olarak verilen iftar yemeklerinin, laikliğe halel getirip getirmediği konusunun tartışıldığını da sanmıyoruz.
Haluk Şahin'in sorduğu ve siyaset bilimcilerinin de, 'tamamen nesnel ölçütlerle sormalarını' istediği: 'Türkiye Cumhuriyeti hala laik bir ülke sayılabilir mi?' sorusu, anlamsız bir soru.
Bizler Haluk Hoca'dan ve siyaset bilimcilerden, mesela 'devletin bir dinin ibadetlerini engellemeye çalışmasının laikliğe uygun olup olmadığı' hususunda kafa yormalarını beklerdik oysa...
Bu daha bilimsel olurdu...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.