Ayrılık
Türkiye gazetesindeki ilk yazımız 9 Kasım 1976 tarihinde çıkmıştı. O makaleyi 6 saatte yazabilmiştik. Daha 26 yaşındaydık. Yazının gazetede çıktığı gün gazetemizin sahibi sayın Enver Ören, bizi görünce “güzel olmuş” dedi. Eğer o gün bu iki kelime, bize çok görülseydi, bugün biz, belki de elinde kalem tutan biri olmayacaktık...
Açılan bu yolda başlayan yazı hayatımız, 25 Şubat 2009 tarihine kadar kesintisiz devam etti. Kaza haberini aldığımız ân bile yazı yazmakta olduğumuzu dizi yazıda sizlerle paylaşmıştık. Bu 33 yıl zarfında kalem, elimizden hiç düşmedi. Ya bu sütunda yazdık veya dergide. Veya kitap yazdık. Yahut radyoda anlattık, tv’de paylaştık, internette olduk. Veya çok kere bunların birkaçını eş zamanlı olarak birlikte sunduk...
Tâ 25 Şubat 2009’a kadar. 25 Şubattan 15 Hazirana kadar hiçbir haber dinlemedik. Hiç haber okumadık. Hiçbir gazete, radyo, tv, internet gazetesini takip etmedik. O kadar da değil. Telefonlara da kepenk indirdik. Dünya meşguliyetlerini çok uzaklarımıza öteledik.
Zaten gelen telefon dalgalarını karşılamak fiilen imkânsızdı.
Nerede kaldı ki yazabilelim.
THY’nin Boeing 737 Tekirdağ uçağı, kalbimizin tam ortasına düşmüştü. Cüneydimizi, can çiçeğimizi çok ağır yaralı olarak bulmuştuk. Artık yalnız O’nunla meşgul oluyorduk Zaman zordu, şartlar zordu, hayat zordu.
Kalemimiz ilk defa sustu...
Cüneyd şimdi nasıl?
Cüneydimiz hâlâ yatakta. Hâlâ ayağa kalkamıyor, hâlâ işlerimiz var... Meşguliyetimiz 24 saat. Düzgün bir uyku, dur durak yok Tatil yok, istirahat yok. Şu yazıyı dahi hastane odasında bir yandan muayeneler yapılırken kaleme alıyoruz...
Sizlerle ayrılığa daha fazla tahammül edemezdik. Yazıyı hep şöyle düşünmüşüzdür. Irmağa bırakılmış şişedeki mektup. O mektup, kime yazılmıştır bilemeyiz. Kendinize en kızdığınız yazı bile bazen sizi şaşırtır... Öyle dönüşler olur ki hayretlerde kalırsınız. Yazmak bizim için bir hayat üslubudur.
Bu çok büyük kaza... 6 aylık ayrılık... halen devam eden ağır şartlar. Buna rağmen içimizde yazma isteği. Bu isteği yaratana şükür. Bizi siz sevdiklerimize kavuşturana şükür.
Her şey olabilirdi. Hayat büsbütün anlamsız hale gelebilirdi. Yılardık, biterdik, her şeye küserdik. Bizi ayakta tutana şükür, bizi metin kılana şükür... Sabrı lutfedene şükür.
Her şey O’nun emri. Hayırlar, şerler, ayrılıklar, buluşmalar her şey.
Arada kıtalar, ummanlar olsa da kavuşturana şükür.
Bizi hangi eşiklerden nerelere getirene şükür...
Dua edenlerin kalbinde merhamet duygularını yaratana şükür.
Sizi ne de özlemişiz.
Çünkü ayrılık acıdır, hasret bir ok yarasıdır..
Şimdi o acı bir nebze olsun dinmiştir herhalde.
Kendimiz gelemezsek de mektubumuz elinizde...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.