Kırık gönüllerin tamircileri
Bazı yazılarımız okuyucularımız tarafından oldukça ilgi görüyor.. Tabii bu durum bizi de ziyadesiyle memnun ediyor..
İnternet devrinde yaşıyoruz.. 0kuyucu yazdığımız her yazıya anında dönebiliyor, mesajlarıyla duygu ve düşüncelerini aktarıyorlar..
Kısacası; uyanık ve dinamik insanların yaşadığı ve nüfus ortalaması 27 olan bir ülkeyiz.. Yetenekler de gelişti.. Herkes herkesin pasaportunu koynunda okuyor..
Geçenlerde yazdığım ve başlığı “AYNAYA BAK GÖR KENDİNİ” olan makalem de okuyucularımın beğenisini kazanan yazılarımdan biri.. 0 yazıda boyutu ufak tefek olan ancak mana itibariyle çok şeyler ifade eden bazı dörtlükleri de siz değerli okuyucularımla paylaşmıştım.. 0 yazı için pek çok mesaj geldi.. Hatta yeniden yayınlamamı bile isteyenler bile oldu..
Benim okuyucularım gerçekten vefalıdır, duyguludur.. Sağolsunlar, başta Bakırköy Kaymakamımız Dursun Ali Şahin Bey bu gibi anlamlı sözleri, şiirleri, hemencecik arşivine alır ve zamanı geldiğinde de duygulu bir anlatımla insanlarla paylaşır.. Ve Dursun Ali Bey gibi daha nice kıymetli okuyucumun olduğunu da biliyorum.. Mesela; Bağcılar Kaymakamı değerli Veysel Yurdakul Beyefendi de aynı şekilde.. Veysel Bey aynı zamanda şair!.. Duygu yüklü pek çok şiiri var..
Efendim, Samsun’da yaşayan ve 1950’de vefat eden “Açıkbaş Ömer Efendi” namıyla maruf bir Allah dostu muallimin ibretlik dörtlüğü de o yazının içerisindeydi.. Bu anlamlı sözü aslında bana ulaştıran tarih hocası Süleyman Zeki Bağlan’dı.. Bunu da belirtmiş olayım..
Açıkbaş Ömer Efendi merhum, öyle bir dörtlüğe imza atmış ki sözleri kıyamete kadar geçerli..
Peki bu sözler en çok kimlere uyuyor?..
Özellikle devlet adamlarına..
Yöneticilere..
Parayı bulmuş, eski ya da yeni yetme zenginlere..
İnsanların üzerine basa basa bir yerlere gelip, “ben nasılsa tırmanacağım kadar tırmandım, o halde altta kalanın canı çıksın” tarzını adeta yaşam biçimi yapmış görgüsüzlere..
Bakın ne diyor Ömer Efendi;
“Başta devlet, dilde himmet, elde fırsat var iken..
Tut elinden düşmüşlerin, sana saadet yar iken..
Kimseye baki değildir, mülk-ü devlet sim-ü zer..
Bir harap olmuş gönlü tamir etmektir hüner!..”
Evet değerli okuyucularım, gerçekten bütün hüner kırılmış bir gönlü tamir etmek değil mi?.. Düşkünlerin elinden tutmak değil mi?.. Ve insanoğlu güzellikler manzumesinin hepsini gerçekleştirebilecek kudretteyken neden bunları görmezden gelir?.. Koltuk, makam, şöhret, şan, kime bakidir?.. Kime kalmış ki?.. Parasını, pulunu, köşkünü, sarayını, kim götürebilmiş ki?..
Ömer Efendi’yi rahmetle anıyorum.. Mekanı cennet olsun!..
0 yazıda belirttiğim 2. ibretli sözün müellifi ise; Sahibül Hayrad Vel Hasenad, Cennetmekan, Firdevs-i Aşiyan, Yavuz Sultan Selim Han, Aleyhirrahmeti Vel Gufran Hazretleriydi..
Hayatın ve onun içerisindeki şan, şöhret, makam, gibi pozisyonların boş olduğu, en önemli meselenin berzah alemi için kişinin ne biriktirmiş olacağı ve Allah’ın rızasının en önemli iş olduğunun nasıl da altını çizmiş Sultan Selim Han!.. Hem de yüzlerce sene önce!.. Dünyaya sığmayacak bir haldeyken iki metrelik kabirde son bulan bir hayatın hikayesini de sunuyor adeta!.. Üstelik de dört cümleyle.. Ne müthiş bir tesbit..
“Tahtı sattım tahta-ü derd-u game..
Kabre sığdım sığmaz iken aleme..
Hep şöhret-ü şan imiş cümbüşüm..
Şimdi fazl-u Hakka kalmıştır işim..”
Evet dostlarım, bu mübarek Ramazan ayı hürmetine inşallah emredildiği gibi yaşama gayretinde olan kullarının zümresine ilhak eder bizi Kainatı Yaradan!..
Kırık gönüllerin tamircileri olmamız dileğiyle..