Gidişatın Altından İkinci Tanzimat Çıkmasın
Meltem şiddetinde bir açılımdır gidiyoruz...
Allah sonunu hayırlı etsin.
Kürt açılımı yetmedi, üzerine bir de Alevi açılımı ilave ettiler.
Yarın Laz açılımı diye tuttururlarsa şaşmam.
Bunun Çerkez’i de var...
Rumlar var, Ermeniler var...
Trabzon’un birçok ilçeleri ile köylerinde hâlâ Rumca konuşulduğunu biliyor muydunuz? O yörelerde birileri de Pontus kültürü diye tutturuyor.
Hangi kilidi kullanalım, hangi kapıyı açalım ki ülkede birlik adına barış olsun?
Kapıları kapatalım da demiyorum. Var olanlara özgürlük vermek başka şey, sürekli bir alt kimliği kaşıyıp kavmiyetçilik adına gündem maddesi yapmak bir başka şey.
Sayın Cumhurbaşkanı doğruyu söyledi:
“İmralı’yı falan geç...”
Asıl olan Kürt halkıdır.
Onlar ve bizler nerede birleşirsek orada birleşme açılımlarını yapmak zarureti doğar. Yeni doğacak çocuğa ad bulmak kolay da eskiden beri adı olana ne ad takacaksınız.
Şüphesiz Başbakan’ın “alçak” dediği kadar içimizde alçaklık yapanlar yok değil. Onlar döne döne aynı sözleri söylüyorlar ki barış olmasın, kardeşlik kurulmasın.
Kan ve gözyaşları kimilerinin ekmek kapısı...
Kimilerinin de petrol kuyularında olan tutkuları kan ve gözyaşı olarak dökülüyor ana ocaklarından. Tabut tabut yazılıyor Anadolu’nun kara yazısı.
Şüphesiz hükümetin hesabı bu belayı başımızdan savmak için halklar nazarında çalışmalar yapıp eskilerin kırıp döktükleri eğitim yuvaları da dahil yeni bir eğitim anlayışı ile yola çıkıp Kürt halkı ile Türk halkını kelimetullah etrafında birleştirip işi rayına koymaktır.
İşte bu dava, terk edilmiş Hicaz Demiryolu gibi ilgi ve de tamirat istiyor.
Değilse, bu işler pamuk ipliği gibidir, kopunca bir daha yapıştırmazsınız.
Bu saatten itibaren eskiyi neden sorgulayamayız?
Her satırın başına yerleştirdikleri laikçilik saplantısından ve de okullarda okutulan dünyacı eğitimin sonu işte buraya kadardır.
Babasını kesmeyi göze alan menfaat...
Bahçeli hükümeti döneminde sekiz yıllık eğitime kapı açarken, imam hatip okullarına 28 Şubat darbelerini indirirken, Kur’an öğrenimine kısıtlamalar getirirken düşünmeliydi. Ruh terbiyesini Kur’an kültüründen alamayanlar ne işe yarayacak?
Doğrusu, AK Parti bu belayı kucağında buldu.
Şimdi onu bir tabut gibi omuzlarında taşıttırıyorlar.
Merhum Yücel Çakmaklı’ın tabutuna kimlerin yürekten omuz verdiğini gördünüz. Tabutun bir ucunda Numan Kurtulmuş, diğer ucunda R.Tayyip Erdoğan...
“Ağlarsa anam ağlar, gayrısı yalan ağlar” hikayesi...
Tevafuk ki geleceğimizin kaderi sanki bu tabut taşıma olayında simgelenmiş.
Manzara-i tabut taşıma olayı manevi dili ile demek ister ki, ülkenin morto olmuş olaylarını eninde sonunda ikiniz taşıyacaksınız haberiniz olsun.
İsteseniz de taşıyacaksınız, istemezseniz de taşıyacaksınız.
Dünya gailesi ve de geçici menfaatleri aranıza fitne sokmasın, baki olana sarılın, doğru olanı yapın... Sıklaşın, darılmayın, ayrı kulvarlarda koşsanız da ayrılmayın.
Kürt Açılımı Kürt kardeşine iftar yemeği sunmak, bayram şekeri ikram etmek gibi bir olaydır.
Ver elini, Malazgirt’teki gibi ver elini, Çanakkale’deki gibi ver elini...
Yoksa, orasını burasını karıştırıp yeni sorunlar gündeme taşımak bir başka gaflettir. Demektir ki Kürt Açılımı anlaşılamamıştır.
Diyanet Teşkilatının camilerde Kürtçe vaizler vermek gibi bir yanılgının içerisine düşmesini tarih ayağa kalksa bir daha eski haline çeviremeyiz.
Kürtçe vaaz ne demektir sayın Bardakoğlu?
Düşünün ki bu ülkenin %98’i Türkçe bilir. Türkçe bilmeyenler dağ köylerinin yaşlı Kürt anaları, onların da çocukları, torunları şakır şakır Türkçe konuşur.
E şimdi Şanlıurfa’nın bir ilçesinde camiye gittiğinizi düşünün, oradaki vaaz Kürtçe ise kim anlar, kim dinler? Hatta o vaazı Kürtçe bilenlerin büyük bir ekseriyeti anlamaz.
TRT6’yı kaç tane Kürt izliyor ve de anlıyor? Bu sahada kamuoyu yoklaması yaptırdınız mı? Hatta Kürtler ekseriyetle Türkçe yayın yapan ROJ TV’yi izliyorlar.
Kuzey Irak’ta Türkçe değil Kürtçe elbetteki gereklidir.
Ama Türkiye’de bu yarayı durmadan kanatmanın anlamı yok.
Hadi orasını hallettik diyelim, yarın da Rumca vaaz diye tuttururlarsa yapacak mısınız?
Yapamazsınız, bir milletin kamusal alanlar için geçerli olan tek bir dili olur, tek bir dini olur, tek bir bayrağı olur, tek bir vatanı olur...
Yazının kaldırılması gibi bir yanılgıya düşmeyelim.
Osmanlı’nın o güzelim uzlaştırıcı yazısı ile dili kaldırıldığında Arap alemi bir tarafa, İran alemi öbür tarafa biz de hanemizde 100 yıl karanlıkta kaldık...
Şimdi de dilimizle oynadığımızda korkarım altından İkinci Tanzimat çıkacak...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.