Serdar Arseven

Serdar Arseven

Diyanet İşleri Başkanı ile “Lüks binalar haccı” üzerine!..

Diyanet İşleri Başkanı ile “Lüks binalar haccı” üzerine!..

Habere bak: “Türkler, Kâbe manzaralı ‘Zemzem Tower’da aldığı devremülklerini kiraya vermeye başladı. Daireleri pazarlayan (...) Turizm yetkilileri, Zemzem Tower’da Türklere ayrılan bin 240 adet lüks dairenin tamamının satıldığını, Mercure Otel’de ise hac dönemi için ayrılan 231 lüks dairenin satıldığını açıkladı. Mekke’nin dönüşüm projesinin tamamlanmasından sonra, Hac yapmak çok daha pahalıya mal olacak.”

Hac ibadetinin meşakkati yok mudur?..
Meşakkat, ibadetin parçası değil midir?..

Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu’nun misafiriyim.
Kendisiyle ağırlıklı olarak “Merkezi ezan, merkezi vaaz” konularını konuşuyoruz.
“Zemzem Tower” haberleri gibi “merkezi vaazlar, merkezi ezanlar” da canımı sıkmakta.
Camilerin zaten “yok olmaya yüz tutmuş bulunan” ruhuna son darbe niteliğinde bir uygulama bu.
Göz göze iletişim yok; garibim cemaatin gözü “cihaz”da!..
“Hoca”lar da bir boşlukta ki;
“Ezan okumayacaksa, vaaz vermeyecekse” ne kalıyor geriye?..
Daha da vahimi:
“Canlı” ezanı, vaazı olmayan camiden geriye kalan ne?..
Bu cihaz işi trajikomik; Tam da huşu anında...
Radyo frekansı giriyor devreye...
Ve... Tarkan filan karışıyor araya: “Kız hepsi senin mi!..”

Sayın Başkan’la “Merkezi vaaz, merkezi ezan”ın yanı sıra Hac ibadetini de konuştuk...
“Merkezi” meseleler haber sütunlarına kalsın...
Burada daha çok “Hac” işine yoğunlaşacağım...
Mutlaka gitmeli, şüphe yok...
Bilhassa gençken gitmeli, kan çekilmeden gitmeli...
Uzakdoğulular, Afrikalılar genç grupları halinde...
Bizde ise durumlar malûm;
Parayı, pulu ancak denkleştirebilecek yaşa gelmek, bir de torun torba sahibi olmak, Haccın şartlarından sanki!..
“Yaşlanayım, günahta hevesim kalmasın, öyle giderim” yanılgısı içinde olanlar bir yana...
En azından 3-5 bin EURO lazım; kaç genç verebilir?
Askerlik mecburi ya; önü arkası iki senelik “kayıp zaman dilimi”nin sonrasında iş bulacaksın, ev tutacaksın, içine iyi kötü eşya alacaksın, şu bu...

Kaç genç hacca gitmek ister ve isteyenlerin kaçı bu imkânı gençliğinde bulabilir?..
Bunu düşündüm...
Bir de... Aklıma takıldı:
Hac işi zengin işi mi?..
Diyanet İşleri Başkanımız Ali Bardakoğlu’na bunu sordum...
Ayeti hatırlattı: “....Gücü yeten, imkân ve yol bulanların haccetmeleri, Allah’a bir kulluk borcudur...”

Hüküm açık da...
Buradaki “güç-imkân” meselesi fazla zorlanıyor gibi...
“Zemzem Tower” işleri;
Haccın gittikçe daha fazla paraya mâl olması vesaire...
Bu gidişle Hac yapabileceklerin sayısını iyice azalacak...

Başkanımız, endişelerimizi haklı buluyor... Ve dahası bu endişelerin ortadan kaldırılması için çaba sarf ettiklerini söylüyor...
“Hac en çok parası olandan başlayan bir farz değildir” cümlesine ekledikleri de dikkat çekici:
“Hac hizmetlerinin kalitesini arttırmak istiyoruz.
Ama bu, haccın maliyetinin yükselmesi ve az parası olanların hacca gidememesi anlamına gelir.
Belli imkanları güç bela bir araya getirmiş insanlarımızın, asgari şartlarda hac edebilmesi de ayrı bir anlam taşıyor.
O insanların dualarını almaya da ihtiyacımız var.
Sadece otellerde, otel tipi lüks binalarda kalabilecek olanlara Hac imkanını açmak, diğerlerine bu kapıyı kapatmak da isabetli tavır değil.
Onun için biz tamamen lüks hizmet yerine, standart haccı da devam ettirmek istiyoruz.
TALEP VAR DİYE BÜTÜN HACCI; OTELLER, MÜSTAKİL VE KALİTELİ BİNALAR HACCINA ÇEVİRMEYİ ÇOK İSABETLİ BULMUYORUM.
O zaman, Anadolu’daki gariban insanın umutlarını tüketmiş oluruz. Haccı sadece ileri düzeydeki zenginlerin yapabildiği bir ibadet haline getirirsek...
Belki bu kapitalist, maddeci dünyanın kurallarına uygun olabilir, ama DİNEN DOĞRU OLMAZ!..”

“Kontenjan müsait olsa, her yıl en fakirlerden 50 kişiyi, 100 kişiyi götürmek isterim.”

Evet;
Diyanet İşleri Başkanımız Ali Bardakoğlu’nun dikkat çektiği “tehlike”ye bakın: Hac ibadeti bile, “çok zengin bir kesime” mi mahsus olacak böyle giderse?..
Üç-beş bin EURO bile kaldırılması güç bir yük iken...
Hac ibadetinin gittikçe daha “lüks” şartlarda yapılıyor; “az zenginlerle çok zenginlerin” iyiden iyiye ayrışıyor olması ne kötü.
Aman; bari Diyanet, “mütevazı şartlarda hac” imkânına son vermesin...
Bu arada, çok büyük imkanlara sahip olanlarımız da, “konforlu hac” tutkusundan biraz olsun sıyrılsın.

Bir şeyler yapılsın...
Mesela;
Hac arzusuyla yanıp tutuşup da maddi yetersizliklerden dolayı kutsal topraklara gidemeyenlere el uzatılsın...
Bir de dua edilsin;
“Kapitalizmin mahvı” için!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi