Cemal Nar

Cemal Nar

Zulümden Korkmak Gerek

Zulümden Korkmak Gerek

Haksızlıktan, hukuksuzluktan korkmak gerek. Adaletsizlikten, eşitsizlikten korkmak gerek. Zulümden, zalimden yana olmaktan korkmak gerektir.

Zalimleri seven ve alkışlayan toplumlar, cehennemi yaşamaktan kurtulamazlar.

Bir millet bir günde yıkılmaz. Zamanın dişleri fareninkinden beterdir, aşındırır temelleri. Ve bir gün bakarsınız koca yapı çökmüştür.

Fakir bir adamın küçük bir evi varmış. Her gün yıpranmışlığına bakar da korkarmış ve dermiş ki evine: “Aman sevgili evim, ben işe gidiyorum. Sevgili yavrularım senin altında yaşıyor. Ne olur yıkılacağın zaman haber ver de onları kurtarayım.”

Evde zaman zaman çatlaklar oluşurmuş. Zavallı yoksul da çamurla onları sıvar, yok etmeye çalışırmış.

Bir gün gelmiş ki ne görsün! Ev yıkılmış ve çocuklar altında ezilmiş…

Adam:
-- A benim zalim evim, bunca yıllık dostluğun hiç mi hatırı yok. Ben sana “yıkılacağın zaman haber ver” diye tembih etmedim mi? demiş.

Ev de cevap vermiş:
— Benim ne suçum var ey arkadaşım. Her ne zaman haber vermek için ağzımı açtımsa, bir topak çamurla kapamadın mı?

Adaletle işler tıkır tıkır işlerken, zulümle işlemez olur. Hak hukukla sevişen gönüller, zulümle düşman kesilirler. Katlanmak bir yere kadardır. Sabır taşı da çatlar unutmayalım. Köşeye sıkıştırılan kedi misali kaybedeceği bir şeyi kalmayanlardan korkmak lazım.

Gayr-i müslim Hatem-i Tâî’nin kızına Sevgili Peygamberimiz, babasının adalet ve cömertlik gibi bazı güzel hasletleri adına ikram etmiştir. Nûşirevân adil bir hükümdarmış. Kâfir de olsa adı saygıyla anılıyor. Bazı zayıf rivayetlerde cehennemin içinde değil, ateşten uzakta bir kovukta yaşayacağı söylenir. Sanırım bu halk vicdanında adaletin yerini gösteren bir yargıdır. Yani maşeri vicdan, onun o adaletiyle kâfir bile olsa yanmasını istememektedir.

Nitekim bazı rivayetlerde dinsiz ama adil bir yönetimin yaşayacağını, fakat dinli de olsa zalim bir idarenin yaşayamayacağını okuruz. Laik hukuklar bundan meşruiyet çıkarmasınlar ama, hukukun üstünlüğü erdemi de ayakta tutarak toplumlarını kısmen de olsa mutlu kılarlar.

Haksızlık, hukuksuzluk bizatihi bereketsizliktir. Orada ne ekonomi, ne eğitim, ne bayındırlık, ne de seviyeli bir uygarlıktan bahsedilemez. Zulüm, her güzelliği biçen bir tırpandır.

Bir hükümdar veziri ile tebdil-i kıyafet edip sefere çıkar. Yolu güzel bir bahçeye düşer. Bahçeye bakan genç onlara birer nar ikram eder. Nar çok sulu ve tatlıdır. Hükümdar bir daha istemekten kendini alıkoyamaz.

Genç nar getirmeye gidince vezirine, “Bu narları çok sevdim. Bu bahçeye el koyalım” der.

Padişah ikinci narı iştahla soyar ve avuçla ağzına atar. Ama bu nar hiç de ilki gibi değildir. Suratını asar ve gence sebebini sorar:
— Ben senden aynısını istemiştim. Ama bu nar hem ekşi, hem de susuz.
— İki nar da aynı ağaçtan.
— Ama olur mu? Aynı ağaçtansa bu niye ekşi ve susuz?
O zaman genç der ki:
— Sebebi, padişahımın kalbinin değişmesidir…

Başörtülülere yapılan muameleyi gördükçe buradan o ev gibi haykırıyoruz:

“Hukuk önünde herkes eşittir. Hukukun üstünlüğü bunu gerektirir. Adil olun. Sevmediklerinize bile adaletle davranın. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletli olmaktan alıkoymasın. Adaleti olmayanın erdemi ve fazileti de olmaz. Zulüm ile âbâd olmuş var mıdır? Mülkünüzün başınıza geçmesini istemiyorsanız, zalim olmayınız, adil olunuz.”

Umarım mülkümüz o yoksulun evi gibi yıkılmaz. Umarım hakkı haykıran ağızlarımız çamurla sıvanmaz.

Umarım, çünkü altında bizim evlatlarımız var.


Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi