AKP'den kurtulmak için PKK'dan medet ummak
Demokratik açılımlarla ilgili sürecin bir devlet projesi olduğu sıklıkla vurgulanmasına rağmen kimi gelişmeler bu iddiayı gölgeliyor.
Kurumlar arası mutabakat projenin arkasında durmayı, en azından psikolojik destek vermeyi gerektirir. Sürecin başında bazı çevrelerin planlı olarak kışkırtıldığını, oluşacak tepkilerden AK Parti'nin tasfiye edilmesinin planlandığını düşünüyorum.
Başlarda şehit ailelerinin tepkilerini, Emine Ayna gibi dilinin kemiği olmayan, neye ve kime hizmet ettiği meçhul DTP siyasetçilerinin beyanlarını düşünün.
Öyle bir hava yaratıldı ki şehit aileleri çocuklarının boşuna heder edildiğini düşünmeye feryatlarını yükseltmeye başladılar.
Buna bugüne kadar hukuk yoluyla, bin defa susturulması gereken Emine Ayna’nın kışkırtıcı beyanları da eklenince AK Parti'nin Türkiye’yi sattığını söyleyerek siyaset yapanlara gün doğdu. Sağda solda süreçle ilgili şüpheler dile getirilmeye, AKP ile ilgili tereddütler yaygınlaşmaya ve insanlar nereye gidiyoruz diye birbirine sormaya başladı. Bu spontane bir durum değildi. AKP’yi başka yolla tasfiye edemeyeceğini düşünen çevrelerin yeni ve inceden inceye düşünülmüş bir senaryosuydu. Başbakan Erdoğan’ın bunu erken fark etmesi, açılımın çerçevesini tek devlet, tek millet diyerek çizmesi propagandaların büyük oranda geri tepmesine vesile oldu.
Ancak açılım sürecinin hala AKP'yi tasfiye etme riski devam ediyor.
DTP-PKK çevresinden gelen ipe sapa gelmez açıklamalar, bazı Kürtçü, Marksist yazarların milli bütünlüğü ve Kürt-Türk kardeşliğini tehdit eden yazıları tepkilerin ateşinin yükselmesine, sürecin arkasındaki toplumsal desteğin gevşemesine sebep oluyor. Çözüm isteyenlerin bu dönemeçte çözüme yapacakları en önemli katkı istek ve taleplerini –milli tepkileri- kamçılayacak beyanlardan kaçınarak yapmalarıdır.. Ne kadar radikalizm o kadar katkı siyasetinin zamanı geçmiştir. Rijit çıkışların en haklı talepleri bile haksız hale getirdiği yakın geçmişte yaşadığımız acı tecrübelerden bilinmesi gerekir.. Bu bağlamda Emine Ayna gibi politikacıların süreci sabote etmeye çalıştıklarını, esas emellerinin bağcıyı dövmek olduğu, söz ve beyanlarının sebep olduğu tepkiden bellidir. Bir parti başkanının hangi sözün hangi reaksiyonlara sebebiyet vereceğini bilmemesi düşünülemez. Ayna ve aynı çizgide olanların esas maksadı bu tepkileri harekete geçirerek meseleyi daha da kronikleştirmek, Türkiye’yi istikrarsızlaştırmak isteyen odaklara hizmet etmektir.
AKP’yi tasfiye etmek için böylesine hassas bir konuyu istismar aracı haline getirenlerin durumları ise ibret vericidir. AKP’den kurtulmak için PKK'dan medet ummak, ancak PKK'dan daha aşağı bir karakter ve zihniyete sahip olmakla mümkündür. Türkiye’nin milli bütünlüğünü tehdit eden sorunlar üzerinden siyasi hesaplaşma olmaz. Tüm siyasi aktörlere ve merkez bürokrasiye düşen bu gibi meselelerde tüm hesaplaşmaları bir tarafa bırakarak, bir araya gelmektir. DTP-PKK çizgisinin hedefe varması demek, bugün paylaşılamayan siyasi zeminin de yok olması demektir. Hükümranlık alanını AKP’ye kaptırmamak için PKK ile bile flört etmeyi göze alanlar bir gün o zemini hiç ummadıkları bir ihanet odağına kaptırmak durumunda kalırlar. Tarih toprağına ihanet edenlerin acı hikayeleriyle doludur. Milletin iktidar verdiği her parti meşrudur ve tüm kurumlar bu iradeye uymak zorundadır. Sandıkla gelen sandıkla gitmeli, kimse statükoyu korumak için her türlü ihanete yol verecek, onlardan destek bekleyecek duruma düşmemelidir. Hainlik eden er geç tasfiye olur. AKP'den kurtulmak için süreçten medet umanlar, Ayna gibi siyasetçilerden, daha radikal, daha ayrıştırıcı çıkışlar bekleyenler hüsrana uğrayacaktır. Nitekim tuzak fark edilmiş, AKP’yi tasfiye projesi bumerang gibi tersine dönmüştür.