Siz şimdi Maûn Sûresinin meâlini okumalısınız
Pazar gecesi evin önündeki sokak lambasının ışığında karın rüzgarla dansını seyrediyorum. Akıl durduracak bir şenlik! Sağa savruluyorlar, sola savruluyorla, dikine gidiyorlar, aşağı vuruyorlar. Birden karışıyor ve sonra dağılıyorlar. Bazen kuş sürüleri de gökyüzünde böyle görsel ziyafetler oluştururlar. Bir araya gelip çeşitli kareografilerle haber bültenlerine konu olurlar.
Ne güzeldirler! Bir sene sonra gene yağacaklar mı bilmem, yağarlarsa ömrümüz olup da seyredebilecek miyiz bilmem!
***
O gece Tekel işçileri memleketin dört bir yanından otobüslere binerek ertesi gün özelleştirme idaresinin önünde miting yapmak için yola çıktılar. öyle bir gecede yola çıkmak başlı başına bir cesaret işiydi, çıktılar ve sağ salim döndüler evlerine.
Mitinglerini pek sağsalim yapamadılar. Mitingin başlangıcını hiçbir kanal göstermedi. Niye göstermediler? Kanallardan bir çoğu, Tekel’e müşteri olanlarındı; kalan bir çoğu da, hükümetin! Mitingin sonunu gösterdiler. Bir kanal, “Ankara’da meydan savaşı” anonsuyla duyurdu. Geç vakte kadar oturup bekledim. Mitingin herhalde sonuna doğru olan manzara... Elinde bayrak olan bir gençle, yerde, suların içinde sürüklenen başka biri. Bir de arada onları kurtarmak için hamle edip su taarruzuna maruz kalarak geri püskürtülen işçiler... Yerdeki adam kalkmaya çalışıyordu ama kalkamıyordu. üstüne panzerden su sıkılıyordu. Onlar, ikisi, biri elinde bayrağıyla bu suların önünde ve sonra da içinde sürükleniyor, yuvarlanıyorlardı.
Ankara meydan savaşı kime karşı oluyordu? Timur’la Yıldırım Hân mı savaşıyordu? Yoksa düşman kuvvetleri Polatlı’ya kadar gelip dayanmıştı da top sesleri yeni kurulmuş TBMM’den mi duyuluyordu?
O gençlerden birini ertesi gece haberlerde seyrettim. Elbiseleri hâlâ ıslaktı ve o elbiselerle gece Samsun’a, evine varmıştı ve hâlâ donuyordu. Siz şimdi Maûn Sûresinin meâlini okumalısınız.
***
Tuzla tersanelerinde sadece şubat ayında ölen beş işçiyi düşünmelisiniz. Bu işçileri çalıştıran taşeron firmaların denetlenip denetlenmediğine; geminin en tepelerinde çalışan işçilere, düştükleri takdirde kurtulmaları için ağ gerilip gerilmediğine; iyi yemek yiyip yemediklerine; kaldıkları bekâr odalarının sefaletine ve Türkiye’nin uzak yerlerinden gelen bu işçilere daha kaynak aletini görmeden kaynakçılık yaptırılıp yaptırılmadığına bakmalısınız ve bu ölümlerin neden duyurulmadığını incelemelisiniz.
***
Meclis’teki başka bir Ankara meydan savaşını, Vakıflar Yasası’nı gösteren haber bültenlerinde Fener Patrikhanesi’nin resimlerinin de bu haberlere eşlik etmesinin neye yorulacağını düşünmeli ve Polatlı’ya kadar gelen düşmanın top seslerini duymalı ve yeniden yeniden Maûn Sûresini okumalısınız!