Yargı reformu, AYM ve açılımların kaderi
Türkiye yaklaşık iki aydır demokratik açılımları konuşuyor. Daha yaşanabilir bir ülke için herkes şu veya bu şekilde fikirlerini açıklıyor. Tüm tartışmalar açılımların hiçbir engel ile karşılanmayacağı ümidiyle yapılıyor. Aksi takdirde bu kadar konuşmanın, mücadelenin,görüş alış verişinin bir anlamı kalmazdı. Kimse olmayacak duaya amin demez.
İşin doğrusu hükümetin kararlılık ihsas eden açıklamalarına rağmen, açılımların hedefine varacağından şüpheliyim. Türkiye’de demokrasiden korkan, demokrasiyi kişisel ve kurumsal menfaatleri için bir tehdit gibi gören kesimler var. Demokrasi iktidarın seçkinlerden, atanmışlardan alınıp millete verilmesidir. Devleti babasının çiftliği gibi görenler için böyle bir projeye evet demek şahsi mülklerini ona buna peşkeş çekmek kadar zordur. Onun için hükümetin önemli dirençlerle karşılaşacağı, zaman, zaman sabote edileceği söylenebilir.
Nitekim, çok değil bir buçuk yıl önce baş örtüsüyle ilgili düzenlemenin hükümetin başına nasıl idam fermanı haline getirildiğini hep beraber gördük.Azıcık demokrasi talebi Hukuk dışı bir Yargı darbesiyle bertaraf edildi. Hükümet bu darbeden başını zar-zor kurtarabildi. Yeni bir açılımın aynı mevziden dönmemesi için hiçbir sebep yok.
Onun için açılımlardan önce o yolu tıkayan zihniyetin etkisizleştirilmesi gerekiyor. Bunun için de etraflı bir Yargı reformuna ihtiyaç var. Hükümetin tasarı haline getirdiği yargı reformu demokrasinin önündeki asıl engelin görüldüğünü, ancak yeterince seri hareket edilmediğini gösteriyor. Şu gerçeği bilmekte fayda var, bu ülkede darbe yapan güçlerin her zaman elde var bir diyerek en yakın müttefik olarak kabul ettikleri güç, yargı erki olmuştur. HSYK nun yapısı sol Kemalist, hatta mezhep ilişkilerine dayanan kadrolaşmalara imkan verdiği için yüksek Yargı her zaman darbecilerin, halkla problemli grupların bir numaralı müttefiki olmuş, en azından öyle algılanmıştır. 28 Şubat’ta amuda kalkarak brifinglere koşan yargı mensuplarının utanç verici tavrı bu gerçeğin açık bir ispatıdır. Dolayısıyla demokrasinin, açılımların, hatta Türkiye’nin kaderi bu reformun gerçekleşmesine bağlıdır. AKP iktidarı milletin kendinden beklediği bu ülkede adam gibi yaşamanın asgari şartlarını oluşturmak istiyorsa işe önce Yargı reformundan başlamalıdır. Bu bağlamda tartışmaya açılan Yargı reformu yerinde, ancak eksiktir. HSYK nun yapısının değiştirilmesi, üyelerinin seçimine meclis, Cumhurbaşkanı ve Yüksek Yargının dışındaki hakim-Savcıların dahil edilmesi isabetlidir. Ancak Yüksek yargının HSYK na üye seçerken hep aynı düşünceden Yargıçları seçmek için bulduğu anti demokratik seçim usulü kanuni bir düzenleme ile ortadan kaldırılmalıdır. Boşalan her üyelik için gösterilmesi gereken3 adayı ayrı, ayrı seçim turlarıyla seçen bir sistem, sadece çoğunluğun eğilimlerine hizmet eden bir sistemdir. Yıllardır yüksek yargıda çoğunluk olan sol Kemalist grup bu avantajı iyi kullanarak farklı düşüncede yargı adamlarının HSYK'na gitmesine izin vermemiştir. Bu anti demokratik seçim sistemini ortadan kaldırmayan bir reform eksiktir. Mevcut seçim sistemi, somutlaştırarak ifade etmek gerekirse, mesela genel seçimlerde tüm milletvekillerini birinci olan partiye vermek gibi bir amaca hizmet etmektedir. Yargıda hangi eğilim çoğunluksa tüm üyeleri onlar seçmekte dipğerleri ise seyretmekle iktifa etmektedir.
Diğer taraftan Yargı sadece HSYK, Yargıtay ve Danıştay’dan ibaret değildir. Yasama organının çıkardığı yasaları anayasaya uygunluk bakımından denetleyen Anayasa mahkemesinin demokratik açılımların önünün açılması yönünden çok büyük önemi vardır. AYM nin icazet vermediği yasaların yürürlüğe girmesi mümkün olmadığına göre, AYM nin yapısının değiştirilmesi de Yargı reformu kapsamına alınmalıdır. 40 yaşında seçilip,65 yaşına kadar AYM üyesi olarak kalmaya dünyanın hiçbir yerinde cevaz verilmez. Değişim sancıları çeken bir ülkenin 25 yıl değişime direnen birkaç yargıcın emekli olmasını beklemesi mümkün değildir. AYM üyelerinin görev süreleri kısaltılmalı, seçim usülü değiştirilerek çoğunluğu meclisin seçmesi sağlanmalı, daire sayısı artırılarak vatandaşa bireysel baş vuru hakkı tanınmalı, parti kapatma ve yasaların Anayasaya uygunluğu genel kurul tarafından ele alınmalıdır. Mevcut tasarı, Anayasa mahkemesinin ihmal edilmiş olması büyük eksikliktir. Sanılanın aksine darbelerin önünü kesmenin yolu askerleri rapt-ü zapt altına almaktan ziyade, yargıyı tarafsızlaştırmaktan demokrasiye bağlı hale getirmekten geçmektedir. Hükümet açılımların başarıya ulaşmasını, demokrasimizin standartlarını yükseltmek istiyorsa, yargı reformunu Anayasa mahkemesini içine alacak şekilde yaygınlaştırarak öne almalıdır. Siyasetin yürüdüğü zemin temizlemeden hiçbir açılım teşebbüsü başarıya ulaşamaz.