Derin sol, ETÖ ve demokrasi
Ergenekon davası yıllardır bir nas gibi görülen bazı kabullerin sorgulanmasına vesile oldu.Topluma dayatılan bir çok hususun kirli bir propaganda olduğunu gösterdi. Hala da bir çok ön yargının sarsılmasına katkıda bulunmaya devam ediyor.
12 Eylül’den sonra ülkücülerle derin güçler arasında bir bağlantının varlığı ısrarla vurgulandı. Susurluk kazasından sonra bu iddia daha da yaygınlaştırıldı. Abdullah Çatlı’nın şahsında Milliyetçiler, derin devletin uzantısı gibi takdim edildi. Halbuki aynı araçta bir Dev-Sol sempatizanı(Hüseyin Kocadağ) bir DYP milletvekili de(.S.Bucak) vardı. Kimse bu kişilerin siyasi kimliğine bakarak mensubu oldukları camiayı yargılamadı. Üstelik Kocadağ’ın Özdemir Sabancı’yı öldüren DHKP-C militanlarına referans olup, Sabancı Holdinge soktuğu ortaya çıkmasına rağmen bu körlük sürdürüldü..Kazanın mağdurlarından sadece Çatlı sembol haline getirildi, onun üzerinden Milliyetçilerin imajını kirletmek için aşağıdan, yukarıdan, kenardan her türlü belden altı vuruş yapıldı.
Ergenekon davası şimdiye kadar bilinenlerin bir yalandan, bir çarpıtmadan ibaret olduğunu gösteriyor. Yakalananların kimliği, siyasi geçmişleri, pozisyonları derin çetenin aslında her fraksiyondan solcularla iş birliği yaptığını ortaya koyuyor. Bunu anlamak için bugüne kadar sorgulananların, tutuklananların kimliklerine bakmak kafi. İşçi partisi neredeyse tam kadro içeride yatıyor.Atatürkçü şucu, bucu geçinenlerin tamamına yakını aynı zamanda siyaset olarak CHP ye yakın duran isimler. CHP genel başkanının ETÖ nün avukatlığını yapması, bayram’da içeridekilere selam göndermesi –derin ilişki ve bağlantıları- nerede aramamız gerektiğine işaret ediyor.
Son olarak İstanbul baro’sunun Danıştay davası tutukluları için yaptığı görevlendirme, ve zaman, zaman Ergenekon davası ile ilgili yapılan hukuk dışı ama hukuk kisvesine bürülü açıklamalar derin devlete ulaşmak için hangi siyasi alanın içinin kazılması gerektiğini gösteriyor.
Her hareketin için de şu veya bu sebeple vicdanını kiraya vermiş insanlar veya sızmalar olabilir. Bu o kişi veya kişilerin içinde bulunduğu hareketleri ilzam etmez. Geçmişte Ülkücülere de akıncılara da sızmalar olmuştur. Bu hareketlerin içindeki uzantılar, toplu bir işbirliğine değil, sadece sızmaya, yönlendirme gayretlerine işaret eder.Hiç bir zaman hareketin tamamının bir yerlerle bağlantısı olduğunu göstermez.Çünkü, Böyle bir bağlantıdan söz etmek için ideolojik yakınlık ve amaç birliği olması gerekir.Ne ülkücülerin ne de Akıncıların ETÖ ile ideolojik bir yakınlık içinde olduğunu kimse söyleyemez.Ama Marksist sol için aynısını söylemek mümkün değil. ETÖ davasında ortaya çıkan kirli ilişkiler ağı sızmaya değil, toplu bir iş birliğinin varlığına delalet ediyor.Marksist solun elinde bulunan sivil toplum örgütlerinin ETÖ yü sahiplenmesi, davayı gözden düşürmek için yapılan soğutma faaliyetleri Türk solunun aslında derin bağlantılarının varlığını ve sistemin elinde basit bir oyuncak olduğunu gösteriyor.Ergenekon bu kirli ilişkileri ifşa ettiği için de derin sol ayıbını örtmek için davayı sulandırmaya, gerçek amacından saptırmaya çalışıyor.Onun için Türkiye’nin demokratikleşmesi meselesi aynı zamanda Solun demokratikleşmesi, Batı’daki benzerleri ile aynı çizgiye getirilmesi meselesidir.İş birlikçi sol tasfiye edilmedikçe Türk demokrasisi ayağındaki prangadan kurtulamayacaktır.