Başörtüsüne Kurulan Tuzak
Başörtü yasağını kaldıran Anayasa değişikliğinin Cumhurbaşkan’ı Gül tarafından onaylanıp yürürlüğe girmesinden sonra, bazı rektörler yasağa devam edeceklerini belirtiler. Bu rektörlerin başında, aynı zamanda üniversiteler arası kurul başkanı olan Akdeniz üniversitesi rektörü Prof..Dr. Mustafa Akaydın geliyor.Akaydın’ın bu tavrı baştan beri yasağın hukuki bir dayanaktan çok ideolojik sebeplerden kaynaklandığına dair düşüncemizi teyit ediyor.
Yargıtay onursal başkanı Sami Selçuk da, kaç gündür star’daki köşesinde bu duruma işaret eden yazılar yazıyor, ve Türkiye’nin olmayan bir yasağı kaldırdığını söylüyor. Yasa yok, yasak yok ama 15-20 yıldır Türkiye keyfi bir uygulamanın pençesinde kıvranıp duruyor.
Yasalar uygulanmak için yapılır.Hukuk kuralları geneldir, herkesi bağlar.Yasama organının büyük bir çoğunlukla çıkardığı bir yasayı, bir rektörün ideolojik reflekslerle uygulamama gibi bir imtiyazı olamaz.Bunu en çok bir bilim adamının bilmesi gerekir.Toplumu yasalara,hükümete ve yasama organına karşı kışkırtmak dünyanın her yerinde suçtur.Bir rektör, bu açık gerçeğe rağmen bile, bile yasağa devam edeceğini söylüyorsa, bu itirazların arkasında başka amaçların aranması gerekiyor.
Hatırlanacağı gibi,AKP-MHP uzlaşmasının bir ayağı da, YöK kanunu ek 17. maddesinin değiştirilmesi idi.Bu değişikliğin Anayasa mahkemesine götürüleceği ve mahkemenin yapısı gereği eski yorumlarına devam edeceği ön görülünce bundan vaz geçildi.Mevcut anayasa değişikliğini ise, Anayasa mahkemesinin muhteva yönünden inceleme yetkisi yok.Halbuki yasağı devam ettirmek için ne yapıp edip türban düzenlemesini adli veya idari yargının önüne götürmek gerekiyor. Bunun yolu da anayasa değişikliğine rağmen yasağı devam ettirmekten geçiyor.İşte Akaydın yasağa devam edeceğim derken bunu yapmaya, yani konuyu yargıya taşımaya çalışıyor.Anayasa değişikliğine rağmen yasak devam edince, birileri ya idari yargıda işlemin iptali, ya da adli yargıda ceza davası açacak, konu yargının önüne gelince de yorum yoluyla yasak tekrar devam edecek.Planlanan hedef bu.
Yeni düzenlemeden sonra mahkemelerin yasağın devamı yönünde karar vermeleri mümkün değil aslında.Ancak yasakçıların konuyu yargıya taşımak için yürüttükleri kampanya ve serbestliğin yargıdan döneceğine dair yaydıkları hava,hem yargıya duyulan güveni sarsıyor, hem de konuyu yargıya götürmek isteyenlerin tuzağına düşülmemesi gerektiğini gösteriyor. Hele, hele bazı yargı mensuplarının ihsası rey anlamına gelen açıklamaları ortada dururken türbanı yargıya taşımak yasakçıların oyununa gelmek olur.
Onun için milletin değerleriyle kavgalı kimi rektörlerin yasağın devamı için kurdukları kumpasa düşülmemelidir.Bir çok üniversite, yasalara saygının bir gereği olarak düzenleme istikametinde hareket edecek, bu kavgacı kliğin oyununa gelmeyecektir. Başörtüsüyle üniversiteye girilince rejim veya laikliğin elden gitmediği anlaşıldıkça yasakçılar yalnızlaşacak, uygulama da genelleşecektir.Kaldı ki bugün rejim muhafızlığına soyunan bazı üniversitelerde bizzat rejimin dibini oyan çirkin kadrolaşmaların yapıldığı, esasen bütün patırtının da bunu gizlemek için çıkarıldığı biliniyor.
öyle üniversiteler var ki, etnik ve ideolojik kadrolaşma, solcu’nun Türk kökenlisini bile dışlayacak boyutlara varmıştır.Bunu herhalde en iyi bilenlerden biri de sayın Akaydın’dır.Bu yapılanmaların üzerine gidildikçe yasakların neyi örttüğü, yasakçılığın neye hizmet ettiği de anlaşılacaktır.Bu bakımdan, düzenlemeyi kadük hale getirmek için olayı yargıya taşımak isteyenlerin oyununa gelinmemelidir.