Azerbaycan Çocuk Gibi
Dış politika uzmanı değiliz elbette, ama insan ilişkilerinden, karşılıklı vazife ve sorumluluklardan az çok anlarız. Hukuk okuduk, ahlak okuduk. Davranış biçimlerinin iyisini kötüsünü az çok tanırız.
Bu Azerbaycan yönetimine ne oluyor? Son zamanlarda şımarık bir çocuk gibi, tuhaflaştı, garipleşti.
Evet, daha dün bağımsızlığını kazandı ve biz yeni doğan yavrumuz gibi sevindik ve bağrımıza bastık. Bugün serpilip geliştikçe içimiz içimize sığmıyor seyrederken.
İlişkilerimizin “iki devlet bir millet” olması da coşturuyor bizi. Şükrediyoruz. Hele bu ilişkiler çeşitli anlaşmalar ve işbirlikleri ile de desteklendikçe, doğrusu keyfimize diyecek yok.
Acı günleri de oldu Azerbaycan’nın. Rusya vurduğunda, Ermenistan işgal ettiğinde kan ağladık mesela. Karabağ hala bizim de kanayan yaramız.
Bizim bu duygularımızı devlet ve hükümet sık sık dile getiriyor. Ama son zamanlarda bu ilişkiler limonileşmeye başladı. Tadı kaçıyor ağzımızın.
Her şey Türkiye Ermenistan görüşmeleri ile başladı bildiğimiz kadarıyla. Azerbaycan buna tepki verdi. Hatta anlamadan, dinlemeden soluğu Moskova’da aldı. Çocuk yapmaz bunu oysa. Hem yanlış, hem ayıp yani.
Türkiye Ermenistan’la görüşemez mi? Niye görüşemesin? Kendisi bile görüşebilir. Görüşmeli hatta. Bir sorun varsa, konuşmadan nasıl çözersiniz? Silah kullanma, savaş en son çare.
Türkiye Ermenistan’la görüşebilir, anlaşabilir. Önemli olan bundan Azerbaycan’a bir zarar gelmemesi. Bunu da Türkiye garanti ediyor.
Sen Ermenistan’a inan, onun başbakanı ne diyorsa kale al, ama dost ülkenin Başbakanı Recep Tayip Erdoğan ne diyorsa kale alma. Hatta gel TBMM ni basar gibi ziyaret et. Muhalefetle ağız birliği içinde es, yağ, gürle.
Ve çocuk gibi hemen hasmına, Rusya’ya koş.
Nedir bu?
Tehdit mi?
Şikayet mi?
Naz mı?
Dostluktan vazgeçtik, dış politika bu mu? Menfaate sığar mı?
Tam da bu sırada kendilerinin bile gizli gizli Ermenistan’la görüşmeleri varmış, çıkmaz mı ortaya?
Utandılar mı acaba?
Utanılacak olan Ermenistan’la görüşmek değil, bunu kendileri yaparken aynı işi yapan Türkiye’yi suçlamaları, nispet eder gibi soluğu Rusya’da almaları…
Neyse, “büyüklük bizde kalsın” diyerek yüzlerine vurmadık devletlilerin. Halkına baktık, yuttuk onu öyle.
Ve şimdi, görüşmeler meyve verdi, iyi kötü bir anlaşma var Ermenistan’la. Türkiye’den Cumhurbaşkanı gidiyor Azerbaycan’a, Başbakan gidiyor, Dışişleri bakanı gidiyor yine ve “bu anlaşmadan size bir zarar gelmeyecek” diye teminat veriyorlar.
Yine heyet geliyor milletvekillerinden buralara kadar. Başbakanla konuşuyor ve ikna oluyorlar.
Ya sonra?
Sen bunlara yine inanma. Bunları ciddiye alma. “Kırgınım” de. Ve Türkiye bayrağını şehitlikten indir?
Şu habere bakınız Allah aşkına?
“Azerbaycan'ın başkenti Bakü'yü 1918 yılında Ermeni-Bolşevik işkalinden kurtarırken şehit düşen Türk İslam ordusu askerlerinin anısına dikilen anıttaki bayrakların inmesi muhalefet partilerinin tepkisine yol açtı.
Azerbaycan parlamentosu yakınlarında bulunan mozolenin bayraksız görüntülerini yayımlayan yerel ‘ANS’ televizyonu yönetimden bu konuda hiçbir açıklama gelmediğine dikkat çekerek, kararın anıtın hemen yanıbaşındaki meydanda süren tamirat çalışmaları nedeniyle verilmiş olabileceğini kaydetti.
Muhalif Müsavat partisi ise Türk bayraklarının çıkarılması olayını kınayarak, “Bakü yönetiminin bu adımı sadece Ankara hükumetine karşı değil, tüm Türkiye’ye yönelik bir faaliyetdir. İkili ilişkilerdeki gerginlik bile bu denli ciddi siyasi hataların yapılması için neden olamaz” açıklamasında bulundu.”(*)
Bu ne demek? Olacak iş mi Allah aşkına!
İnşallah bu haber yalandır. İnşallah aslı yoktur. Ama fotoğraflar ortada. Biz yine de nezaketen “varsa” diyelim, evet varsa çok çirkin!..
Yok öyle bir şey ama, varsayalım hükümet size ihanet etti. Peki Türk halkının bayrağından ne istiyorsunuz? Bu milletin mı hiç hatırı yok yanınızda? Elinizle kaldırıp göndere diktiğiniz bayrağını nasıl indirirsiniz onun?
“Üzülürler kardeşlerimiz buna”? diye gelmiyor mu hiç aklınıza?
Bursa maçına Azerbaycan bayrağı alınmamasına bir misilleme mi?
Ama o kararı FİFA verdi, biz değil. Ve biz mecburen uyduk. Peki sizi kim mecbur etti?
Oldu mu şimdi?
Bu çocukluk değil mi?
Azerbaycan’daki muhalefeti tebrik ederim, uyarmışlar.
Biz de uyaralım.
Sabır diye, vefa diye, fedakarlık diye bir şey var.
Mecburiyetler var, mazeretler var.
Anlayış var.
Bunlar olmazsa dostluklar kalıcı olmazlar.
Beğenmediğiniz şeyler olurken bunlar devreye girmeli. Durdurmalı sizi, bizi.
Atalarımız “itin hatırı yoksa, sahibinin hatırı da mı yok?” demişler. Teşbihte hata olmaz, hükümet itimiz değil, hizmetçimizdir bizim, yanlış yapsa bile, asıl olan biziz ve bunu bir şekilde düzeltiriz.
Azerbaycan hükümetini ciddiyete davet ediyoruz.
www.cemalnar.com
(*)http://www.ihlassondakika.com/detail.asp?id=212608