Kongreye doğru MHP
MHP kasım ayından büyük Kurultay’ını yapacak. Kurultaylar partilerin yenilendiği, yeni projeksiyonlar, yeni kadrolarla vitrine çıktığı organizasyonlardır. Partiler eksiklerini, zaaflarını kurultaylar vasıtasıyla izale ederler.
Seçilecek kadro MHP yi önümüzdeki seçimlere taşıyacağı için büyük önem taşıyor. Onun için gelecek seçimlerle ilgili hesabı olanlar arasında merkez yönetime girmek için büyük bir çekişmenin olması gerekir. Ama MHP'de böyle bir çekişme olmaz. Çünkü bir yere gelmek isteyenler delegeden ziyade liderin ve etrafındaki birkaç adamın gözüne girerek bu meselenin çözüleceğini bilirler. Aslında Türk siyasetinin temel sorunlarından biri partilerin demokratikleşememesi, Lider sultalarını engelleyecek düzenlemelerin yapılamamasıdır. Liderin şirketine dönen partiler yüzünden kaliteli kadrolar siyasetin dışında kalıyor, küçük adamlardan kurulu partiler yüzünden kaht-ı rical dediğimiz, durum ortaya çıkıyor, gerçek devlet adamları yetişmiyor.
Halbuki nefsine güvenen liderler parti içi rekabetin önünü açmaktan korkmazlar. Siyasi rekabetin kendilerini tehdit ettiği korkusuna kapılmazlar. İyi yarışçı yarıştan, iyi güreşçi güreşten, iyi boksör bokstan, iyi takım maçtan korkmaz. Bir yerde eşit şartlarda yarıştan korku varsa orada kalite de yoktur.
Ülkücü hareketin MHP dışında kalan çok önemli yetişmiş bir kadrosu var. Bunların çoğu 12 Eylül öncesi, sonrası olaylardan büyük tecrübe kazandılar. Bilgilerini, düşüncelerini en ağır şartlarda test etme imkanı buldular.Hem kendilerini, hem kadrolarını, hem Türkiye’yi tanıdılar. Ama bunların çoğu bugün artık bir taraf atılması gereken saplantılar yüzünden birikimlerini Türkiye’nin hizmetine sunamıyor.
Geçmişte Tayyip bey’in arkadaşları, Devlet beyin arkadaşları diye bir yazı yazmış, Başbakan’ın tüm arkadaşlarını bir yere taşıyarak vefasından söz etmiştim. Maksadım Devlet beyin dava arkadaşlarının niye yanında olmadığını sormaktı. Bazı arkadaşlar sitem ettiler. Lider merkezli düşünürseniz her eleştiri bir tecavüz sayılır. Dava merkezli düşünürseniz bu dava kimlerle daha iyi yürür sorusunu sorar, aldığınız cevaplara göre hareket edersiniz. Kimin alındığına, kimin incindiğine aldırmazsınız.
MHP kongresinde delegenin bu soruyu kendine sormasını dilerim.Vazgeçilmez olan parti,lider veya liderin etrafındakiler değil inançlarımızın bize emrettikleridir. Bir yerde Hak ve Hakikat yoksa hiçbir şey yoktur. Bir yerde hak ve hakikat varsa orada artık kimin olup olmadığı o kadar önemli değildir. Çünkü orada her şey vardır.
MHP geleceğe, eşya ve hadiseleri değerlendirirken kullandığı kriterlerden taviz vermeden yeni fikir açılımları ile uzanmalıdır. MHP'nin hedefi, Türkiye’nin jandarmalığını yapmak veya CHP'li bir hükümetin payandası olmak değil, Türkiye’yi yönetmek olmalıdır. Bunun için daha kuşatıcı, daha kucaklayıcı, daha bütünleştirici bir politik dile ihtiyaç olduğu ortadadır. Bunun en bariz misali MHP genel başkan adaylarından Hakkı Şafakses’e İzmir’de güya milliyetçilik adına yapılan saldırıdır. Demokratik hakkını kullanan MHP'de zor zamanlarda eğiticilik yapan birine yapılan saldırıyı suskunlukla karşılamak MHP yönetimine yakışmıyor. Ülkücüleri sokaktan çekip, çocukluğunu gençliğini MHP'de geçirmiş insanların üzerine saldırtmak Ülkücü hareketin haklı olarak övündüğü ocak terbiyesine de yakışmıyor. Ocak terbiyesi İslam terbiyesidir, Ahmet Yesevi’lerin, Hacı Bayramların, Şeyh Edebalı’ların ocağından tüten terbiyedir. Terbiyesizliği, edepsizliği ülkücülük haline getirenler, sonunda besledikleri canavarın kurbanı olurlar. MHP oradan buradan apartılmış, hayatında Ülkü ocağının önünden geçmemiş kadrolara yaslanacağına dönüp mazisine ve her biri bir mücevher olan kendi kadrosuna bakmalıdır. MHP kendisi olursa Türkiye’ye byararı olur, CHP'nin basit bir taklidi olursa kendisine de Ülkücülere de, Türkiye’ye de yazık eder. Umarım bu kongre MHP'yi kendi köklerine dönderir. Bahçeli, Bilge kağan’ın “titre ve kendine dön” sözüne bir defa olsun kulak vererek partiyi mazisine yakışan bir çizgiye getirir.