Komşularınla dost ol...
Başbakan Erdoğan’ın kritik bir dönemde gerçekleştirdiği İran gezisi bölge istikrarı için çok önemli mesajlar içeriyor.
Hem İran’ı tehdit eden Batı’ya mesaj...
Hem de İran’a...
“İran, yapacakları ve yapmayacakları ile barış ve istikrarın temini ve devamı bakımından her zaman anahtar bir konuma sahip olacaktır.”
“Türkiye, bölge ve dünya barışı için bir öneride bulunmaktadır: Komşularınla dost ol...”
“Her şeyden önce bir defa Türkiye şu anda nükleer silahlanma noktasında nerede olursa olsun bunun engellenmesine yönelik bir tavrın içindedir. Bunu biz BM'de de dile getirdik. Ama barışçı amaçlarla nükleer teknolojiyi kullanmak her ülkenin hakkıdır. Bu İran'ın da hakkıdır, Türkiye'nin de hakkıdır.”
Bunlar, Erdoğan’ın ziyaretin ikinci gününde Tahran Büyükelçiliği’nde düzenlediği basın toplantısında altını çizdiği noktalardan bazıları...
Erdoğan bir yandan Batı’nın haksız eleştiri ve baskılarına karşı İran’a sahip çıkıp samimi şekilde dostluk eli uzatırken diğer yandan da “dost acı söyler” ilkesi doğrultusunda söyleyeceğini söylemekten çekinmiyor.
İran’ın barış ve istikrarın teminine katkı sağlayabileceği ölçüde istikrarsızlığın da potansiyel kaynağı olabileceğine işaret ediyor.
Barış ve istikrar için yapması ve yapmaması gereken şeyler olduğunun altını çiziyor.
Sonra altın değerinde bir öğütte bulunuyor İran’a...
“Komşularınla dost ol...”
Onları asla tehdit etme...
İçişlerine müdahale anlamına gelecek sözlerden ve eylemlerden kaçın...
Çünkü ne kadar küçük ve güçsüz olsalar da, onların da İran’a karşı oynayabilecekleri bir takım kartları vardır şüphesiz...
Bu da komşuları için olduğu kadar İran için de gerginlik, huzursuzluk ve istikrarsızlık oluşturacaktır.
Daha da ötesi, bölgeye dışarıdan müdahelelere zemin hazırlayacaktır.
İlginçtir; Erdoğan Tahran’da bu sözleri söylerken Yemen’den tam da Erdoğan’ı doğrulayan haberler geliyordu.
Yemen, İran tarafından isyancı Husilere gönderilen bir gemi dolusu silaha el koymuş ve gemide bulunan 5 İranlıyı tutuklamıştı.
Tahran, Yemen’de hükümete karşı savaşan Şii Husilere para, silah ve medya desteği veriyor.
Ne kadar kötü yönetiliyor olursa olsun, İran’ın Yemen’in içişlerine karışmaya hakkı yok...
Bunu yaparsa Yemen’e de İran’a misliyle müdahale hakkı doğar.
O da –örneğin- Cundullah’a destek verir elinden geldiğince...
Erdoğan’ın “yapmayacakları ile” işaret ettiği ve İran’ın özenle kaçınması gereken işte budur.
Bu ayrıca İslam birliğine ve “vahdet”e de aykırıdır.
Yemen de bir İslam ülkesidir.
Filistin davasına büyük destek veren ülkelerden biridir.
Ülkenin dört bir yanına yayılan Hamas temsilcilikleri bunun en güzel delilidir.
Gelelim Erdoğan’ın, İran’ın nükleer faaliyetleriyle ilgili mesajına...
Türkiye, İran’ın nükleer silah edinmesine karşıdır.
Daha önce başta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül olmak üzere bir çok yetkili tarafından dile getirilen bu gerçek Tahran’da Erdoğan’ın ağzından bir kez daha tekrarlandı.
“Türkiye şu anda nükleer silahlanma noktasında nerede olursa olsun bunun engellenmesine yönelik bir tavrın içindedir.”
Ama İran’ın barışçı amaçlarla nükleer teknolojiyi kullanmasına karşı değildir.
Bu şu demektir:
İran’ın nükleer faaliyetleri barışçı amaçlar dışına çıkarsa, nükleer silah edinme yönünde bir adım atılırsa, İran Türkiye’yi karşısında bulacaktır.
Bu noktada Türkiye, İsrail’in nükleer silahlarına dikkat çekerek ve karşı çıkarak hem ilkesel davranmakta hem de “İsrail bahanesi”nin arkasına sığınılmasına fırsat vermemektedir.
Son yıllarda Türkiye, bölgesinde bir barış ve istikrar havzası oluşturma çabasında...
İran’dan istenen de bu havzaya katılması ve olumlu katkıda bulunmasıdır.