Askerî okullarda “Türkçe” eğitimi
Adli Tıp Kurumu’nun “gerçek” dediği “darbe plânı”nın son derece bozuk bir Türkçe ile kaleme alındığı ortada ya...
“Ergenekon muhibbi” meslektaşımızdan bir grup sormakta: “Son derece kaliteli bir eğitim sürecinden geçirilmiş olan askerden, bu kadar bozuk bir Türkçe ile kaleme alınmış, böylesine acayip bir metin sâdır olur mu?..”
¥
Meseleyi buradan alarak ve sorunun cevabını “az sonra”ya bırakarak, esasa geleyim:
Askeri okullardaki “Türkçe” eğitimi yeterli mi?
Albay ve daha üst düzey rütbelerdeyken emekliye ayrılan-ayrılmak zorunda bırakılan dostlarımızın anlattıkları, “Edebiyat-Türkçe-Dilbilgisi” derslerinin son derece kifâyetsiz olduğunu düşündürüyor.
Efendim, önceki gün bir grup Emekli Askerle konuştum;
(İdeolojik kaygılardan dolayı), “Dilimize kuvvet kazandıran tarihi arka plân unsurları” büyük ölçüde ihmal ediliyormuş.
“Antiosmanlıcılık” dilimize zenginlik katan unsurların dışlanmasına;
bu da Türkçe eğitiminin iyice zayıflamasına yol açıyormuş.
Buralarda Türkçe’den geçebilmek için “Lise 1 seviyesi” yetiyor da artıyormuş.
¥
Metnin “kötü bir Türkçe” ile kaleme alınmış olması, “belgenin çürüklüğünü gösteren veriler arasında yer almıyor” bu durumda.
Dünkü VAKİT’in sorduğu gibi: “Hangi askeri bildirinin dili düzgün ki?!..”
BOZUK METİNLER!..
Ortaya çıkan bazı ürünlere bakanlar, Askeri okullarda “pek de iyi” bir Türkçe eğitiminin verilmediğini düşünüyorlar.
Gerçekten de, bu milletin dili hiç de iyi kullanılamıyor...
İşte: “Hükümete karşı darbe plânı.”
Tek bir “düzgün cümle” yok desem abartmış olmam. Cümledeki “yapı”nın yanı sıra “anlam” da bozuk...
Şu “çarpıklığa” bakar mısınız lütfen: “Çeşitli bilgi ve belgelerle ilgili ortaya yem atılarak yakalanan personel hangi gruba ait olursa olsun FG’ci oldukları şeklinde ifade vermeleri sağlanacak ve bahse konu personelin adı basında duyulduktan sonra ahlaki açıdan olumsuzlukları ile ilgili haberler yaptırılacaktır.”
¥
Bu nasıl bir cümledir böyle?!.. Nasıl bir Türkçedir?..
¥
Ya şuna ne dersiniz: “İnternetteki ses kayıtları irticacılar tarafından yayınlanmış gibi gösterilecek ama dinleyenlerin bizi haklı bulacağı tarzda ses kayıtları düzenlenecek.”
Ne tuhaf cümleler!..
¥
Önceki Genelkurmay Başkanı’nın “Bizzat ben kaleme aldım” dediği 27 Nisan muhtırası da öyle. İlkokul çocuğunun bile yapmayacağı hatalarla dolu.
Mesela, muhtıradan aldığım şu cümleye lütfen bir göz atın:
“Türkiye Cumhuriyeti devletinin çağdaş bir demokrasi olarak, huzur ve istikrar içinde yaşamasının tek şartının, devletin Anayasamızda belirlenmiş olan temel niteliklerine sahip çıkmaktan geçtiği şüphesizdir.”
Ne denildiği anlaşılıyor da... O kadar yani!..
¥
Sadece cümle hataları değil üzerinde durulması gereken.
Özellikle Askeriye’deki eğitimden “disiplin” ve “intizamı” öne çıkartması beklenir... Oysa, bir “dağınıklık” hâli çekiyor dikkatimi.
Koskoca Genelkurmay Başkanı’nın eline, VAKİT’in “zannederek” AKŞAM gazetesinin “haberini” tutuşturanlar, hangi eğitim sisteminden gelmişti?..
Akredite gazetelerin Ankara Temsilcilerini karşısına alan (zamanın) Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’ı hatırlayın...
Ne diyordu: “Bazı radikal yayın organları var. (Tabii onlar burada olamaz!) Diyorlar ki; ‘Öldürdüğünüz teröristlerin resimlerini niye internet sitenize koymuyorsunuz? Acaba gerçekten tesirsiz hale getiriyor musunuz, yoksa yalan mı?’ diye merak ediyorlar. TSK böyle bir şey yapmaz, yapamaz. TSK’nın toplumda uyandırdığı güveni bir günde yıkarsınız. İlkemiz; Genelkurmay yalan söylemez.”
¥
Genelkurmay Başkanı o gün, “İletişim Daire Başkanlığı”ndan gelen bilgilere itimat ve itibar ederek söylemişti bunları...
“(Tabii onlar burada olamaz!)” derken de, işaret ettiği habere yer verenin VAKİT değil de, temsilcisi burnunun dibinde oturan AKŞAM olduğunu bilemezdi!..
Bir “Başkanlık” düşünün ki, milyonların önüne çıkmaya hazırlanan Genelkurmay Başkanı’nın eline yanlış gazeteyi veriyor.
Düşünebiliyor musunuz...
AKŞAM’ın temsilcisi boş bulunup,
“Efendim, o bizim haberimizdi!..” filan diyecek olsa...
Bak sen rezalete!..
¥
(“İletişim Daire Başkanlığı” personelinin de daha iyi bir “İletişim Eğitimine” ihtiyaç duyduğunu gösteren bir vaziyet!.)
¥
Şimdi aklıma gelen: Mevcut Genelkurmay Başkanı da, “Darbe planı” için “Kağıt parçası” ifadelerini kullanırken “alttan” gelen yanlış “haber”in etkisi altında mı kaldı acaba?..
“Böyle bir faaliyet emrinin tarafından verilmiş olmasının akla getirilmesini dahi hakaret addedeceğini” söylediğine göre!..
Hani diyorum...
Ne bileyim ben!..
¥
Ya bak, unutuyordum...
Habervaktim adlı internet sitemizde yayınlanan ve dünkü VAKİT’te de geniş bir şekilde yer verilen “ses kaydında”, Ergenekon tutuklu sanığı “Albay”ın müthiş küfürleri göze batıyordu.
Tekrar etmekten hicap duyarım; hâli hazırdaki Genelkurmay Başkanımızı hedef alan gayet incitici ifadeler...
Onun bunun anasına avradına sövmeler, ağızlarına etmeler...
Bir iki savcının şahsında bütün Adalet camiasına bir saydırıyor ki...
Tam Rezillik!..
Bu zatta görülen de, “Manevi eğitim” alanındaki eksiklik!..
¥
Ellerde, Türkçesi ve mânâsı bozuk bir dolu muhtıra, imha planı, darbe plânı dolaşıyor...
Çok gerilerden değil, sadece 12 yıl öncesinden... Osman Özbek’lerden, Yalçın Işımer’lerden bu yana, birçok “Üslûbu biçimsiz Asker” izledi kamuoyu...
Yapıyı iyi tanımadığım için gözümün önünde cereyan eden “seviyesizliklerin” bünyede ne ölçüde tasvip gördüğüne ya da tepkiyle karşılandığına dair tahminde bulunamam.
Ben sadece görünene bakarım.
Mesela; “Darbe planına” adı karışan bütün subayların, “sivil yargı”ya gönderilip gönderilmeyeceğine, aklanmalarına imkan tanınıp tanınmayacağına bakarım...
İstisnasız gönderilirlerse, “Kurumsal sahiplenme yok” der ve sevinirim.
¥
Askeri Eğitim meselesine dönecek olursak...
İsteyen “Çok Yetersiz” desin, isteyen “Mükemmel...”
Ben, lafa bakmam; “ürüne” bakarım.
Eğitim, ürünleri kadar iyidir.