Vatandaş kimliği Müslüman kimliği yerine geçmez (2)
İslâm topraklarında vatandaş kimliğinin Müslüman kimliğinin yerini alması hilafet sisteminin ortadan kaldırılmasından sonraya tekabül eder. Hilafet sistemini ortadan kaldıran ve Müslümanları halifesiz kılan jakoben güçler, vatandaş kimliğini öne sürdüler. Vatandaş kimliği, cemiyet halinde yaşayan insanın kendini vahiy dışı kanunlarla, kriterlerle mukayyed görmesidir. Akıl, hafıza ve ünsiyet kabiliyetine haiz olan insanoğlu mükerrem bir varlıktır. İnsanoğlu cemiyet halinde yaşadığı için hukukî, ahlâkî, siyasî ve iktisadî hükümlere ihtiyaç vardır. Müslüman insan ihtiyaç duyduğu hukukî, ahlâkî, siyasî ve iktisadî hükümleri dininden alır. Yani vahiyden alır. Bu, onun Müslüman kimliğinin vasfıdır.
Allahû Teâla, kendini tevhid dini olan İslam’a nispet eden fertlere tek bir isim vermiştir, o da Müslüman ismidir! Tevhid dini İslam’ın tüm dönemlerdeki fertlerinin ismi, sıfatı, kimliği bu olmuştur, yani Müslüman! Nasıl ki Allah (c.c)’ın katında tek makbul olan dinin ismi İslâm (Âl-i İmran Sûresi/85) olmuş ise, bu dinin müntesiplerinin ismi de sadece ve sadece Müslüman olmuştur. Hz. Adem (a.s.)’den Hz. Muhammed (sav)’e kadar tüm peygamberlere gelen dinin ismi sadece ‘İslam’dı. Yine Hz. Adem (a.s.)’den Hz. Muhammed (sav)’e kadar gelen tüm peygamberlere inanan ashabın ismi sadece ve sadece Müslüman olmuştur. Yüce Rabbimiz Kur’an’da bahsi geçen tüm ashaba Müslüman kimliğini takmıştır:
“İbrahim ne Yahudi ne de Hıristiyan’dı, fakat o Allah (c.c)’ı bir tanıyan dosdoğru bir Müslüman’dı, müşriklerden de değildi. Doğrusu onların İbrahim’e en yakın olanı, ona uyanlar, şu peygamber (Hz. Muhammed) ve O’na iman edenlerdir. Allah (c.c) da mü’minlerin dostudur.” (Âl-i İmran 67-68)
“Allah’a davet eden ve salih amel işleyerek “Şüphesiz ben Müslümanlardanım” diyen kimseden daha güzel sözlü kim olabilir?” (Fussilet Sûresi/33)
Görüldüğü gibi, kimlik, öyle akideden koparılıp bir kenara atılacak ‘tali’ bir mevzu değildir. Ya Hac suresinin son ayetine (78. ayet) ne demeli? Rabbimiz buyuruyor: “Allah uğrunda gerektiği gibi cihad edin. Sizi o seçmiş, babanız İbrahim’in yolu olan dinde sizin için bir zorluk kılmamıştır. Daha önce ve Kur’ân’da, Peygamberin size şahid olması, sizin de insanlara şahid olmanız için, size müslüman adını veren O’dur. Artık namaz kılın, zekat verin, Allah’a sarılın. O sizin sahibinizdir. O ne güzel sahip ve ne güzel yardımcıdır!” (Hacc Sûresi/78) Ne dehşetli bir tanımlama tablosu... Tabloya bakar mısınız? “Peygamber bize şahit, biz de Müslüman kimliğimizle insanlığa şahid oluyoruz...” Bugün kendini İslâm müntesibi sayan bir sürü insan yığınının bu kimliği (ismi-sıfatı) ne hale soktuğunu görmüyor musunuz? Adeta kendilerini Müslüman, sadece Müslüman olarak takdim etmekten utanır olmuşlar. Bizzat Allah (c.c)’ın taktığı bu isim yetmiyormuş veya az geliyormuşçasına kendilerine ek isim takmaktadırlar. Şu terkiplere bakar mısınız: “liberal Müslüman, muhafazakâr Müslüman, sağcı Müslüman, solcu Müslüman, kemalist Müslüman, sosyalist Müslüman, entelektüel Müslüman, modern Müslüman, diyalogcu Müslüman, milliyetçi Müslüman, demokrat Müslüman... vs.” Allah (c.c) aşkına söyler misiniz; bu, İslâm adına yapılmış en büyük maskaralık değil midir?
Allahû Teâla’nın taktığı kimlikle ortaya çıkamayanlar, Allah (c.c)’ın dinini nasıl temsil ve tebliğ edebilir? Temsil edilemeyen din, tebliğ edilebilir mi? Onun için diyoruz ki, İslâm önce temsil edilmeli. Bunun başlangıcı da Allahû Teâla’nın taktığı isimle ortaya çıkmaktır. Önce, “Ben müslümanım, diyen güzel sözlü” kişi olmak gerekir. İlk adım, ilk giriş budur. Mamafih; biz ilan ediyoruz, dost düşman bilmiş olsun ki: “Biz yalnız ve yalnız MÜSLÜMAN’ız”. Biz Müslümanlar olarak vatandaşlık kimliği ile değil, Müslüman kimliğimizle birbirimize bağlıyız. İslami kişilik ve kimlik adına tüm eklere ‘La’ (hayır) diyoruz. Biz liberal Müslüman, muhafazakâr Müslüman, sağcı Müslüman, solcu Müslüman, kemalist Müslüman, sosyalist Müslüman, entelektüel Müslüman, modern Müslüman, diyalogcu Müslüman, milliyetçi Müslüman, demokrat Müslüman değiliz ve tüm bu terkiplerden beriyiz. Tüm bu ek isimlendirmeleri cahiliye artıkları olarak görüyor, hepsini toplayıp çöp sepetinin içine atıyoruz. Bize sadece ve sadece Müslüman ismi yeter. Biz Rabbimizin bize verdiği bu isimden hoşnutuz ve razıyız. Emperyalizme, siyonizme, kapitalizme ve bizlere avlanacak bir kurban gözüyle bakan ülke içi ve dışı tüm aç kurtlara karşı, Müslüman kimliğimizi kuşanmalıyız. Bilmeli ve inanmalıyız ki; varoluş açısından bakıldığında Müslüman kimliği; kavimler, ırklar, mekânlar ve zamanlar üstüdür; varlığı belli bir ırka, kavme, zaman ve mekâna mahsûs ve bağlı değildir. Bugün yeryüzünde İslâm’ı din olarak seçmemiş, benimsememiş kavimler vardır, bugün Müslüman olan toplumlardan bazıları da -Allah korusun!- gelecekte İslâm’ı terk edebilirler, ancak bütün bunlara rağmen Müslüman kimliği tarihi, kültürü, medeniyeti ve mensupları ile varlığını sürdürmüştür ve sürdürecektir. Müslüman kimliği, İslâm ile mukayyeddir. Sümmetedarik/sonradan uydurulmuş hiçbir kimlik onun yerine geçemez. Müslümanlar, vatandaş kimliğiyle değil, Müslüman kimlikleriyle birbirlerine bağlıdırlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.