Ata yurdunda

Ata yurdunda

Uzun yıllardır Ata yurdu Orta Asya’yı görmek istiyordum. Bugün, yarın derken, on gün kadar önce nihayet bu fırsatı bulabildim.
İlk durak, Kazakistan’dı. 5 saatlik bir uçak yolculuğundan sonra Alma ataya (Almatı) vardık. Vardık diyorsam da yalnızdım.
Geceyi dinlenme ile geçirdikten sonra, ertesi gün, bir zamanlar marşlarımızın merkezinde bulunan Tanrı dağlarına çıktık. Alma ata sırtını Tanrı dağlarına yaslamış bir kent. Dağın şehir hayatında önemli bir yeri var. Yürümek, koşmak,kayak yapmak, hatta piknik yapmak isteyenler soluğu Tanrı dağlarında alıyor.
Tanrı dağlarının eteklerinde, Tanrı dağı kadar Türk olmanın manasını düşündüm. Tanrı dağı kadar Türk, Hira dağı kadar müslümanız derdik bir zamanlar. O gün bugündür Tanrı dağının farklı bir anlamı vardı bizim için.
Romantizm bambaşka bir şey. Bir dağı bile gerçek anlamından sıyırıp, farklı anlamlara büründürebiliyor. Tanrı dağında at kişnemelerini, kılıç şakırtılarını duymadım ama bol, bol temiz hava aldım. Bir kervan gibi bu dağların önünden süzülüp giden insanları düşündüm. At’ların toynaklarından çıkan sesleri, yani en güzel melodilerden birini duymaya çalıştım.
Almaata zengin bir şehir, Kazakistan’ın en büyük, en kalabalık kenti. Caddeleri dolduran lüks araçlar, şehrin her köşesinde yükselen büyük binalar, krize rağmen gelişen ticari hayat Kazakistan’ın geleceği hakkında önemli fikirler veriyor.
Bağımsızlıktan sonra Nur Sultan Nazarbeyevin uyguladığı politikalar meyvesini vermiş, Kazakistan bağımsızlığını kazanan Türki cumhuriyetler içinde en ciddi gelişme gösteren ülkesi olmuş. Bunda Nazarbeyevin etkisi büyük. Akıllı, diğer Cumhuriyetlere göre daha demokrat,daha prağmatist politikalar izlemiş. Bu da sermayenin bölgeye akmasına, yeni iş alanlarının kurulmasına vesile olmuş.
Almaata’da binlerce Türk var. Türk iş adamları hemen her alanda kendilerini ispat etmişler. Müteahitlikten, otelciliğe, sanayicilikten, ticarete her yerde başarılı Türk iş adamlarını görmek mümkün. Bölgeye iş yapmaya gelenlerin yanında onu bunu çarpmaya,nefsini teskin etmeye gelen, Türkiye ve Türklerin imajına zarar veren asalaklar da var. Ama Kazakistan’ın pahalı bir ülke olması, zamanla mevzuattaki eksiklerin giderilmesi bu tiplerin tahribatını asgariye indirmiş.
Alma ata’nın merkezinde güzel bir cami yapılmış, merkez camii. Bir akşam namazını orada kıldık. Cemaatin hem keyfiyetini, hem kemiyetini merak ediyordum. Akşam namazını aşağı yukarı 500-600 kişiyle kıldık. Namazdan sonra İmam efendi birkaç kelime etmek için mikrofonun yanına geçince mıknatısın metal parçacıklarını çekmesi gibi cemaat hemen neredeyse koşarak etrafında halka yaptı. Hoca efendi namazın ve temizliğin öneminden bahsetti. Etraftakilere baktım çoğu genç ve müthiş bir iştahla, adeta açlıklarını haykırarak hocayı dinliyorlardı. Bu beni sevindirdi. Cuma günleri bahçesi ile 5000 kişiyi alabileceğini düşündüğüm caminin içi ve dışı lebaleb doluyormuş.
Cami bir külliye gibi. Kadınlar için ayrı bir bölüm var, kadınlar da erkekler gibi vakit namazlarını kendilerine ayrılan bölümde eda ediyorlar. Bir başka bölümde kuran okuyan bir hoca duruyor. Kadın erkek insanlar girip kuran okutup, dinliyorlar. Orada mukim bir arkadaş anlattı, başlarda kadınlar bir şey bilmedikleri ama bir şeylerin eksikliğini hissettikleri için Pazar günü gelip caminin etrafında ürkek, ürkek dolaşırlarmış. Şimdi bu ürkeklik atılmış,hanımlar kuran dinlemeye, namaz öğrenen namaz kılmaya geliyor.
Bu dönüşümde bölgedeki Türk iş adamlarının, açılan okulların, onların örnek hocalarının emeği büyük. Gelen inançlarını, alışkanlıklarını buralara getirmiş. Türk lokantalarında mutlaka bir oda mescit haline getirilmiş. İnsanlar hem yemeklerini yiyor, hem namazını eda ediyor. Sadece namaz için lokantalara gelip giden bir sürü insan var. Bu dini uyanışta Nazarbeyev’in tavrının etkisini de unutmamak lazım. 24 Saat dini yayın yapan bir kanal açılmış, bizim TRT 2'nin muadili bir kanal kültürel yayınlar yaparak, Kazak Türklerinin milli bilincini yükseltmeye çalışıyor. Ama deminde söylediğim gibi bu inkişafta en büyük pay bölgede açılan okullara, oradaki fedakar öğretmenlere ait. Ahmet Yesevi’nin Anadoluyu Türkleştirmek, İslamlaştırmak için gönderdiği dervişler ondan asırlar sonra geri dönüp minnet borçlarını yerine getiriyorlar. Tarihin ibresi yeniden Müslüman Türklere doğru dönüyor. Biz esir Türklerin türküsünü söylemiş, ağıtlarını yakmıştık. Şimdi birileri onların yüreklerinden tutup, aslına rücu ettiriyor. Onların himmetiyle uyuyan bir dev uyanıyor.
(Yarın Pir-i Türkistan Ahmet Yesevi’nin huzurunda

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi