Başörtüsü Tartışmalarının Öğrettikleri

Başörtüsü Tartışmalarının Öğrettikleri

CHP, Anayasa mahkemesine beklenen baş vuruyu yaptı.İptal başvurusuna CHP, DSP ve bir zamanlar Apo’ya yazdığı mektup Erzincan-Tunceli kırsalında yakalanan bağımsız milletvekili Kamer Genç’le birlikte toplam yüz on iki milletvekili imza attı.

Dilekçe Anayasa mahkemesine verilirken CHP’li önder Sav’ın mahkeme önünde yaptığı açıklamalar ilginçti. Sav, yapılan düzenlemenin”yokluğuna” hükmedilmesini istediklerini söyledi.

Başörtüsüyle ilgili Anayasa değişikliğinin gündeme geldiği günden beri, Hukuk nosyonuna sahip bilim adamlarının görüş ve düşünceleri görsel ve yazılı basında yayınlanıyor. Bir taraf düzenlemenin muhteva yönünden denetlenemeyeceğini söylerken, diğer taraf düzenlemenin her bakımdan denetlenebileceğini savunuyor. Birbirinin zıddı görüşler mutlak, tartışılmaz doğrular gibi kamuoyuna takdim ediliyor.

Düzenlemenin yokluğu ile ilgili de farklı görüşler var.Anayasa mahkemesinin işlemin yokluğuna hükmedemeyeceğini söyleyenlerin yanında, hükmedebileceğini söyleyen hukukçular da var.önümüzdeki günlerde taraflar görüşlerini daha büyük bir yoğunlukla dile getirip kamuoyunu etki altına almaya çalışacaklar.

Aynı anayasa hükümlerinden hareketle, bu kadar farklı, bu kadar çelişkili görüşün dile getirilmesi üç ihtimali akla getiriyor. Birincisi herkesin bildiği ideolojik bakış,siyasi yorumdur. Bununla ilgili çok şey söylendiği için bir defa daha bilineni tekrara gerek yok. İkincisi , Anayasa hükümlerinin net, anlaşılır olmaması, muğlak olması münasebetiyle bu kadar farklı yorumun ortaya çıkmış olmasıdır.1982 Anayasa’sı öncekilerden daha sade daha anlaşılır bir dil ile yazıldığından, yapılan tartışmaları metinlerin muğlaklığına bağlamak pek mümkün görünmüyor.üçüncüsü ise- ki daha önemlidir,- bilinçli olarak hukukun bu kadar esnetilerek, anlaşırlığının, berraklığının yok edilmesi, böylece ortada hukuk diye bir şeyin bırakılmamasıdır.Esas vahim olan budur, aynı yasa hükmünden bu kadar farklı bu kadar zıt görüşlerin çıkarılması o yasa hükmünün dolaylı olarak işlevsiz hale getirilmesidir.Aynı Anayasa maddesine bakıp, hem serbest hem yasak hükmünü çıkarırsanız artık o maddenin belirleyiciliği kalmamış demektir.

Anayasa’lar toplumsal mutabakat metinleridir..Bir toplumun hangi müştereklerde birleştiğini, hangi ölçülerle kendini kayıt altına aldığını Anayasa hükümlerinden çıkarırsınız.Anayasa’yı bu kadar esnetir, bu kadar anlaşılır olmaktan çıkarırsanız ortada hiçbir toplumsal sözleşme kalmaz. Bu da hukuksuzluğa, kanunsuzluğa, kuralsızlığa davetiye çıkarmaktır

.Onun için böylesi hassas konularda herkesin sorumluluk duygusuyla hareket etmesi gerekiyor.Ancak şu ana kadar yasakçıların, özgürlükten yana olanların milyonda biri kadar bile sorumlu davranabildiklerini söylemek mümkün değil.Bunu anlamak için üniversitelere bakmak kafidir.

Yasakçı rektörlerin şirretliklerinin yarısını, öğretim hakkı elinden alınan, ikinci sınıf insan muamelesi görenler gösterseydi ne olurdu bu ülkenin hali? Ya Baykal ile aynı uslubü kullanan bir iktidar iş başında olsaydı. Şükür ki, Türkiye’nin ikinci bir Baykal’ı yok.

Sav’ın düzenlemenin yokluğunu istedik şeklindeki açıklamaları, açıkça CHP’nin de Mahkemenin içerik yönünden inceleme yapamayacağına inandığını, bunu aşmak için böyle bir yola baş vurduğunu gösteriyor.Doğru olan da mahkemenin esasa girmemesi, düzenlemelerin muhtevasını incelememesidir. Mahkemenin yokluk yönünde karar vermek gibi bir yetkisi de yoktur.Muhtemelen Yüksek mahkeme şekil yönünden incelemesini yapıp başvuruyu ret edecektir. Aksini düşünmek bile hukuku, Anayasa’yı yok saymaktır. Geriye ek 17. madde ile ilgili düzenleme kalıyor. Mahkeme daha önce mevcut ek 17. madde ile ilgili iptal başvurusunu ret etmiş, ancak gerekçede dini kıyafetlerin yasak olduğunu ifade etmişti. Dünyanın her yerinde mahkeme kararlarının hüküm fıkrası geçerlidir. Gerekçelerin hiçbir bağlayıcılığı, buyurganlığı yoktur. Ancak mahkemenin ideolojik mülahazalarla aynı şekilde hareket edeceği düşünülüyorsa, ek 17. madde değiştirilirken Anayasa mahkemesi kararlarının sadece hüküm fıkrasının bağlayıcı olduğuna dair yeni bir düzenleme de yapılabilir.

Bütün bu tartışmalar yeni bir anayasa’nın gündem de olduğu şu günlerde yine de hayırlı ve öğretici olmuştur. Anayasa yargısı ile ilgili düzenlemeler bütün bu tartışmalar ışığında yeniden düşünülmeli, mahkemenin kendini kanun koyucu yerine koymasına meydan verecek düzenlemelerden kaçınılmalıdır.Sistemin nerede, nasıl tıkandığını anlamak için başörtü tartışmalarına, zorlama yorumlara,Anayasa mahkemesine biçilen misyona bakmak kafidir. Bu tartışmalar, nasıl bir Anayasa sorusuna da cevap vermektedir.


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi