Veliler diyarı Özbekistan
Özbekistan, Kazakistan’a göre daha otoriter bir anlayışla yönetilen bir ülke. Yola çıkmadan Özbek hükümetinin uygulamalarına dair bir sürü abartılmış hikaye dinliyoruz. Herkesin takip edildiği, TC vatandaşlarına karşı ciddi bir düşmanlık beslendiği, halkın susturulduğu, komunizmin ad değiştirerek devam ettiği uzun, uzun anlatılıyor.
Bir Türk vatandaşının Özbekistan’a gitmesi o kadar kolay değil. Türki Cumhuriyetler içinde TC vatandaşlarına en çok engeli Özbekistan çıkarıyor. Vize almadan bu ülkeye girmek mümkün değil. Vize için ise mutlaka Özbekistan’dan birilerinin daveti gerekiyor.
Özal’ın ölümüne kadar Özbekistan Orta Asya’da en iyi ilişkiler içinde olduğumuz ülkelerin başında geliyordu. Özal’dan sonra ilişkiler hızla bozuldu. İslam Kerimov’a suikast hazırlığı içinde olanlar arasında bir Türk vatandaşının çıkması, muhalif M.Salih’in Türkiye’de ikamet etmesi, bazı Ergenekoncu’ların Kerimov’u etkilemeye dönük faaliyetleri, ilişkilerin bozulmasına zemin hazırladı. Kazakistan’da dinlediğimiz bazı dostlar, Türk okullarının kapatılması için Kerimov’a telkinlerde bulunulduğunu, okullar kapatılınca Türkiye’den bazı kişilerin hediyelerle Kerimov’a teşekküre geldiklerini uzun, uzun anlattılar.
Türkistan’daki ziyaretlerimizi bitirdikten sonra bu hikayelerin tesiri altında başkent Taşkent’te geldik. Modernlikle geleneğin iç içe olduğu güzel bir şehir Taşkent. Geniş caddeleri, büyük parkları, tarihi eserleri ile insanı içine çekiyor. Selçuklu mimarisini hatırlatan camileri, Sovyet zulmüne rağmen ayakta kalmayı başarabilmiş, veya onarılarak eski haline getirilmiş tarihi eserler şehrin gelecekte önemli bir turizm merkezi olacağını haber veriyor.
Taşkent’e Orta Asya’nın her yerinde olduğu gibi bir çok Türk iş adamı var. Bazıları uzun yıllar çırpınıp, didinerek kazandıklarını yönetimin baskıları yüzünden bırakıp gitmek zorunda kalmış. Kimsenin yarın garantisi yok. Bir Dolar milyarderinin bir günde ekmeğe muhtaç olması mümkün. Çünkü Özbekistan’da kanun da, yasa da, Yargı da İslam Kerimov demek.
Ancak her şeyi yönetimle izah etmek mümkün değil. Türkiye’den giden kimi vatandaşların burada edindikleri bazı alışkanlıkları orada da sürdürmeleri, vergi kaçırmaları, kısa yoldan köşeyi dönmek için yasa dışı yollara baş vurmaları Özbek yönetiminin kimi uygulamalarına haklılık kazandırmış.
Orta Asya’da Türk okullarının bulunmadığı tek ülke Özbekistan. Bunun eksikliğini, camide, mescitte hemen hissediyorsunuz. Cemaatlerin elinin dokunmadığı, himmetinin ulaşmadığı yerlerdeki çoraklık, yavanlık hemen göze çarpıyor. Kazakistan sokaklarında tek tük gördüğümüz Türk usülü türbanlı, başörtülü hanımları Özbekistan'da göremiyorsunuz. Cami cemaatinde de aynı heyecan gözlenemiyor. İnsanların korktuğunu, ürktüğünü, inandıklarını yaşamaktan imtina ettiklerini anlıyorsunuz. Halbuki Özbekistan yiğidin harman olduğu bir yer, mana pehlivanlarının meşheri. Tarikat-ı Nakşibendiye’nin en ulu’larının sonsuzluğa yattığı bir mekan. Özbekistan asırlarca gönül çerağını tutuşturanların, Peygamber ışığını yayanların yurdu olmuş. Şimdi ise bir yasaklar ülkesi.
Bu gerçeğe rağmen Özbekistan’ı gezdikçe müthiş işlere imza atıldığını görüyoruz. Kervansaraylar, medreseler, camiler, türbeler büyük paralar harcanarak tamir edilmiş. Yıkılanların yerine her biri neredeyse Sultan Ahmet’in yarı büyüklüğünde Özbek mimarisine uygun camiler yapılmış. Hele türbeler anlatılmakla bitmez. Bunların hepsini İslam Kerimov yapmış. Üstelik bazı medreselerde –kontrollü- din eğitimi de yapılıyor. Yani elin diktatörü, komunisti cami yapıyor, bizimkiler ise olanı yıkmaya çalışıyor. Dinin toplum hayatı için gerekliliğini, insan için önemini Kerimov bile görmüş. Özbekistan’da yapılanlar Kerimovla diyalog’da yine de bir yol bulunabileceğini gösteriyor.
Özbekistan ziyaretimizin asıl sebebi sokakları, caddeleri, parkları görmek değil, bu güzide toprak parçasında yatan ulu’ları görmekti. Onlarsa Taşkent’te değil, Semerkant’ta, Buhara’da yatıyorlardı. Taşkent’te kısa bir soluklanmadan sonra –Gönül Sultanlarının-eşiğine yüz sürmek için Semerkant’a, Buhara’ya doğru yola çıktık…(Yarın Gönül Semamızın güneşleri)