Elimizi cüzdanımızdan çekip, vicdanımıza koyalım!
9.11.2009 tarihinde basına yasınsıyan “okullardaki şiddet ve ahlâksızlıkla” ilgili bir iki haberi okudum.
Bunlar, basına yansıyanlar. Ya basına yansımayanlar? Ya yansıyıp da duymadıklarımız…
İstanbul, Ankara, İzmir, vesâirede, eğitim camiasında yaşanan iğrenç hadiseleri nakletsem, mideniz bulanır.
Bu ve benzeri olaylar gösteriyor ki, eğitim sistemi felç, okullar mefluç! Ciğerimizi yakan bu hadiseler karşısında bir iki “Ah, vah!” edip işimize mi dönelim; yoksa “Suçlu kim?” diye araştıralım mı?
Sahi, suçlu kim?
Sevgi, saygı, hürmet gibi duyguları öğretmeyen; helâl-haram, günah-sevap nedir anlatmayan; alkolik, sapıtmış tek bir kişiyi örnek gösteren; ezberci, bıktırıcı eğitim sistemi mi?
Millî Eğitim Bakanı mı? İl veya ilçe eğitim müdürleri mi? Okul müdürü mü? Öğretmenler mi?
Karma eğitim mi? Karma karışık eğitim mi?
Gençleri eyyamcılığa, oyun ve eğlenceye, magazin programlarıyla şehvetperestliğe, ahlâkî dejenerasyona yönlendiren basın mı?
Yoksa, bu problemler dururken, şovlarla vakit geçiren ve “Atatürkçülük derslerini” yüzde 15 daha arttırarak; namaza yardımcı oldular diye okul yöneticileri hakkında soruşturma açan iktidar mı? Vurdum-duymaz anne-babalar mı? Yoksa hepsi mi?
Belki de hepimiz!
Belki de bu Anayasa’ya oy verenlerdir!
Belki de, toplumu yıllardır mağdur eden Kemalizm’i ihyâ eden, darbecileri alkışlayanlardır.
Belki, eğitim, adalet, Anayasa, AB vesâir temel meselelerle ilgilenmeyen, ancak “yol, su, hastane postane işlerini ayarlayan ve kendilerine ucuz ev imkânı verenleri” destekleyenlerdir!
Belki de deccalizmdir. Hiç şüphesiz deccalizmdir.
Ama, belki de benim! Zirâ, deccalizmin tehlikesini anlatamadığımdandır. Deccalın sevgisi orada burada yaygınlaştırılırken; hakikî mahiyetinin anlaşılabilmesi için hapse girmeyi, hatta idam olmayı göze alamamamdır…
Belki de hasis menfaatleri için deccalı öven—sözüm ona—dindarları bile gereği gibi uyaramamamdır!
İsterseniz, hepimiz kendimizi bir kenara çekelim. Başımızı iki elimiz arasına alalım. Önce derin derin düşünelim! Sonra elimizi cüzdanımızdan çekip vicdanımıza koyalım! Gözyaşlarıyla birlikte tevbe edelim! Umulur ki tevbemiz kabul olur ve gözyaşlarımız hatalarımızı silip süpürür.
Belki de, “Bir genç imansız gitti haberi karşısında o kalbin atom zerreleri adedince parçalanması gerekir!” diyerek hizmete dört el ile sarılır, gencecik insanların hiç yoktan birbirlerini ifna etmelerini engeller; kurtuluşlarına vesile oluruz!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.