Dikkaaat!.. 25 yıldır ne yapıyoruz peki?
Güneydoğu’da bölük komutanı, tabur komutanı ve harekat subayı olarak uzun yıllar görev yapmış; terörün en fazla tırmandığı 1990’lı yılların başında, Ağrı, Tendürek, Süphan ve Cudi dağlarında dört yılını geçirmiş olan bir emekli subay ahbabıma, Meclis’teki genel görüşmeyi nasıl değerlendirdiğini sordum...
Kendisi istemediği için ismini burada yazmadığım dostum, derin bir iç çektikten sonra; asker olarak terörle mücadele sırasında müşahede ettiği durumları, çarpıcı örneklerle özetledi ve şu sonuca bağladı:
“Türk Silahlı Kuvvetleri, bunca yıl canhıraş şekilde sürdürdüğü terörle mücadelede nihai olarak şu tespiti yaptı ve bunu da devletin ilgili birimlerine bildirdi. ‘TERÖRLE MÜCADELE YALNIZCA BİR GÜVENLİK KONUSU DEĞİLDİR. MESELENİN SOSYAL, EKONOMİK VE KÜLTÜREL BOYUTLARI VAR. BU KONUDA İLGİLİ VE YETKİLİ KURUMLAR GEREKENİ YAPMALIDIR...’ Bu hususu, PKK terör örgütü ile mücadelede görev almış biri olarak, gerek dağlarda, gerek köy ve beldelerde, şehirlerde bizzat yaşamış biri olarak, Deniz Baykal ve Devlet Bahçeli’nin konuşmalarını dinleyince, biraz tuhaf oldum doğrusu. Çünkü her ikisi de aynı şeyi tekrarladı: “Bütün PKK’lılar derhal silahlarını bırakıp dağdan inmelidir...” O anda askerî jargonla aklıma birden bire şu cümle geldi:
‘DİKKAAAT!
BÜTÜN PKK’LILAR, HAZIROL!
DAĞDAN İNİLECEK...
İN!..’
Yahu biz 25 yıldan beri ne yaptık peki? PKK’yı silah bıraktırıp dağdan indirmek için bunca kan-can vermedik mi? Peki netice alabildik mi? 25 yıldır topla tüfekle dağdan indiremediğimiz PKK militanları, şimdi hangi sebep ve saikle inecek peki? Bu kadar safça bir yaklaşım olabilir mi? Baykal ve Bahçeli eğer gerçekten, in deyince PKK militanlarının silah bırakıp ineceklerini düşünüyorlarsa, çok büyük yanılgı ve ondan da öte hayal âlemi içinde!..”
Doğrusunu isterseniz, dostumuzdan böyle bir cevap beklemiyordum. Bu cevap beni şaşırtmadı, tam tersine konuyu daha iyi kavramama yardım etti. Zira dışarıdan izlediğimiz olayları, bizzat içinde bulunarak yaşayanlardan dinlemek insanın düşünce ufkunu genişletiyor.
Cuma günkü Meclis görüşmelerinde, muhalefet partileri olarak CHP ve MHP liderleri yeni bir şey söylemediler. Sayın Bahçeli’ye göre, Açılım süreci, “PKK, İmralı, AKP ve ABD imzalı, emperyalist güdümlü bir Sevr projesi...” Sayın Baykal da hemen hemen aynı şeyleri söylüyor. Bu açılım sürecinde hükümetin İmralı ve PKK’yı muhatap aldığını, terörle mücadele değil, terörle müzakerenin söz konusu olduğunu tekrarladı. O da aynı şekilde bu sürecin dış güçler tarafından dayatıldığını ifade etti. Fakat her ikisi de çözüme destek olacak bir tek şey ortaya koymadı. Bahçeli, “Neyi konuşacağız? Nasıl bölüneceğimizi, topraklarımızı nasıl taksim edeceğimizi mi konuşacağız?..” dedi. Baykal da, “Hükümet ayrışmanın düğmesine basmıştır...” dedi. Yani onlara göre, cuma günü Millet Meclisi için tarihî bir gün değil, talihsiz bir gündü. Yine onlara göre tek çözüm PKK’lıların kayıtsız şartsız dağdan inmesi idi.
O zaman başa dönüyoruz: Dikkaaat! Tam 25 yıl biz ne yaptık? Ne yapmaya çalıştık da yapamadık?