Şeyh Said’den kim özür dileyecek?
Onur Öymen, şecaat arz ederken arı kovanına çomak soktu. Lafının buralara varacağını tabii ki bilmiyordu. İyi oldu. Böylece karanlıkta kalmış bir dönem daha mecburen aydınlanacak. Bizler bunları yıllardır söylüyorduk ama aynı gerçekleri birilerinin söylemesi itiraf olması itibariyle ayrıca önemlidir. Önce Bülent Ecevit, Vahideddin vatan haini değildir dedi. Halbuki Necip Fazıl, bunu dediği için hükümlü olarak ölmüştü. Şimdi de Onur Öymen, dolaylı olarak Dersim ve Şeyh Said isyanlarında katliam yapıldığını söyledi.
Dersim’de insanlar mağaralara doldurulup havadan bombalandı.
İnsanlar zehirlendi.
Aileler sürgün edildi.
Garip olanı bu vahşeti yapanların adlarının yakın zamanlarda hava alanlarına verilmesidir. Şimdi kovan karışmış, arılar dışarı çıkmaya başlamış, pandoranın kutusu açılmıştır. Onur Öymen istediği kadar tevile çalışsın, nafile. Tepki büyük. Bu tepki, adı geçen politikacı partiden ihraç edilmediği takdirde CHP’ye büyük darbe indirir. Komik olansa Onur Öymen konuşurken onu alkışlayan Kemal Kılıçdaroğlu’nun pabucu pahalı bulunca Onur Öymen’den gereğini yapma isteğidir.
Aleviler yollarda.
Aydınlar konuşuyor.
Açık oturumlar yapılıyor.
Herkesin ortak görüşü şu:
Alevilerden özür dilensin.
Sözün sahibi de güya özür diliyor. İyi ama bu söz sadece bir kitleye karşı söylenmedi. Onur Öymen, açılım da neymiş, anaların ağlaması da ne, analar ağlıyor diye savaş mı kesilirmiş? Çözüm, Dersim, çözüm Şeyh Said isyanında yapılanların yapılmasıdır diyerek faşist metodları salık veriyordu.
Aleviler sokağa döküldü, pankartlarda bıyık takılan Öymen, Hitler’e benzetildi. Gerçi yasak savmak kabilinden dilenen mürai bir özür tarihteki mağduriyetleri iade etmez. Ama özür sadece Dersimlilerin torunu Tuncelililerden değil Şeyh Said’den de dilenmeli. O’ndan, onun torunlarından, onunla beraber asılanlardan, onu bugün de sevenlerden. O konuşmayla bu defa da manen mağdur edilen taraflardan biri için özür istenirken diğeri asla ağza alınmıyor. Sebep Şeyh Said’in Sünni olması mı?
Şeyh Said isyanı nedir?
Şeyh Said, unvanı üstünde bir din adamı. Nüfuzlu, hatırlı ve taraftarı çok olan bir lider. Bir gün bir düğündedir. Jandarmalar düğünü basarlar. Birkaç kanun kaçağını aradıklarını, alıp götüreceklerini söylerler. Şeyh Said, kumandan beye der ki, bir düğündeyiz, şu düğünün neş’esi kaçmasın. Buyurun misafirimiz olun. Düğünden sonra aradığınız adamları kendi elimle teslim edeceğim. Bu söze kabalıkla karşılık verilir. Silahlar patlar, isyan çıkar. Hadise büyür. El’aziz’de askerî depo yağmalanır. İsyan bastırılır ama çok ölen vardır. Darağaçları kurulur. Bir provokasyon böylesine kanlı biter.
O halde bu bir isyan mı?
İsyana zorlama mı?..
Daha sonraki yıllarda aynı mantıkla bir başka senaryo yazılır bu defa hain değil bir sahte kahraman daha çıkartılır Mustafa Kubilay!
Teraziyi düzgün tutmalı. Şeyh Said’den de özür dilenmeli. Hem Alevi Kürt’ten hem Sünni Kürt’ten. En büyük özürse aldatılan nesillerle iğfal edilen tarihten olmalı.
Daha aydınlanacak, özür dilenecek kaç düzine olay var!
31 Mart, İstiklal Mahkemeleri, Menemen, İskilipli Atıf Hoca, şapka giymediği için asılanlar, Mustafa Sabri Efendi, Ali Şükrü Bey, Topal Osman, İzmir Suikastı ve daha neler ve kimler...
Tarih, her şeyiyle yaşanmıştır.
Dün, geri getirilemez.
Fakat namuslu tarih, doğruları söyler...
.....
NOT:1. Bakınız: -SON DEVRİN DİN MAZLUMLARI/Necip Fazıl
-ALİ ŞÜKRÜ BEY/Kadir Mısıroğlu
2-İnternette seyrediniz: MUTLU OL! BU BİR EMİRDİR!/Sinan Çetin
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.