Bölünmekten korkmalı mıyız?
Bazı yazarlar açılım tartışmaları ekseninde dile getirilen korkuları, endişeleri eleştiriyor.
Korkunun insanı esir aldığını,düşünmesine, analiz yapmasına mani olduğunu ifade ederek korkularımızdan kurtulmamız gerektiğini ifade ediyorlar.
Türkçesi, endişeye mahal yok, korkularınızdan kurtulun diyorlar.
Korkuların hiçbir gerekçesi ve gerçekliği yoksa bu telkinlerde haklılık payı olabilir, ama korkmak için binlerce sebep varsa korkmamak, tedbir almamak ahmaklığın ta kendisidir.
Çok değil, son 100-150 yıllık tarihimizin irdelenmesi bile bu korkuların ne kadar gerçek veya sanal olduğunu göstermeye kafidir.
150 yıl önce bu millet bir imparatorluğun direksiyonunda bulunuyor, milyonlarca km2 toprağa hükmediyordu.
Şimdi o toprakların üzerinde onlarca devlet yaşıyor. Balkanlarda yokuz, Kafkaslarda yokuz, Kırımda yokuz, Ortadoğu’da,Arabistan’da yokuz. Bu kayıpları çok değil 100-150 yıl içinde yaşadık. Gerileye, gerileye küçük bir toprak parçasına sığınmak zorunda kaldık. Balkan isyanlarının nasıl başladığı, nasıl yayıldığı ve nasıl bittiği hala hafızalarımızda taptaze duruyor. Balkanlardaki- isyanların izlerini PKK ihanetinde görüyor ve aynı sonuçlara müncer olacağı korkusunu taşıyorsak bunun neresi yanlıştır. Uyuyarak, olabilecekleri görmezden gelerek vatanınızı koruyamazsınız. Korku, bir savunma biçimidir.
Korkar, endişe duyarsanız tedbir alırsınız.
25 yıldır binlerce insanın ölümüne vesile olan, hiçbir taviz ve düzenleme ile doymayan açıkça bizi bizden koparmayı hedef edindiğini söyleyen bir ihanet hareketinden korkmak mı, yoksa korkmamak mı daha makuldur?
Aslında, açılım çalışmalarının arkasında bile bölünme korkusu var. Bu işin daha fazla uzaması, Kürtlerle-Türkler bir arada yaşayamıyorlar izleniminin verilmesi halinde işe başka güçlerin müdahale edeceğini, bizi bize bırakmayacaklarını Türkiye’yi yönetenler de biliyor. Onun için bir an önce bu meseleyi en az zararla bitirmek, önce terörü sonra da ondan beslenen bölücülük düşüncesini etkisiz hale getirmeye çalışıyorlar. O korku olmasaydı bu açılım da olmazdı.
Dolayısıyla,korkmayalım, hiçbir şey olmamış gibi davranalım demek doğru bir davranış değil.
O kadar çok şey yaşadık,o kadar büyük ihanet çemberlerinden geçtik ki, endişe etmemek gibi bir lükse sahip değiliz. Bir defa bu tarihi birikimimize aykırı. Yaşadığımız tarih bize lakayt davranma, korkulardan arınma imkanı vermiyor. Çünkü, PKK terörü yaşadığımız ilk isyan, ilk kalkışma değil. Biz bu filmi dünya milletleri içinde en çok yaşamış, vatan coğrafyası en çok doğranmış milletlerden biriyiz.
Bu bakımdan, korkacağız, bölünme, parçalanma endişesi taşıyacağız, ama asla korkularımızın kölesi olmayacak, bizi esir almasına müsaade etmeyeceğiz.
Unutmayalım ki sevgi ve korku birbirinin tamamlayıcısıdır. Vatanınızı ne kadar çok severseniz, onu kaybetmekten o kadar çok korkarsınız.