Dostça nasihatlere devam...
Ey güzel dost;
Sözünün bereketini görmek istiyorsan; ifade ettiklerini hisset, hissettiklerini de ifade et..
Gönülden çıkan sözler, gönülde ma’kes bulur.. Ağızdan çıkan sözler ise, kulak kepçesinde takılı kalır..
Öyle sözler vardır ki, ordulardan daha fazla tesir gücüne sahiptir.. Öyle haller de vardır ki, binlerce sihirli sözden daha tesirlidir..
İnsan güç ve kuvvet karşısında belki eğilebilir ama, tatlı dil ve güler yüz karşısında eğilmenin daha da ötesinde diz çöker.. Yılanı deliğinden çıkaran tatlı dildir, yılanın başının ezilmesine sebep olan ise kendi zehirli dilidir.. Dil(lisan) öğrenmek için çok uğraşıyoruz, ama hepimizin öğrenmesi gereken iki dil daha var; tatlı dil ve beden dili..
Kurşun yarası geçer ama, dil yarası geçmez.. O yüzden söylediklerine dikkat et.. Söylemediğini her zaman söyleyebilirsin, ama söylediklerini geri alamazsın.. Meramını ancak doğru kelimelerle ifade etmelisin.. Eğri kelimelerle doğruyu ifade etmeye çalışmak, eğri teraziyle doğru tartmaya çalışmak gibidir..
Ey kardeş;
Çok konuşmak, belâgat değildir. Ne kadar konuşursan konuş, söylediklerin muhatabının anladığı kadardır.. Çok insan, şiir gibi konuşur fakat çok az insan, şiir gibi yaşar.. “Söz lisânı” yanında, “hâl lisânı” da önemlidir.. Aklı yetenlerden biri şöyle der; “kim olduğun öyle bağırıyor ki, ne dediğini duyamıyorum!..”
Dış görünüşe dikkat et, ama dış görünüşü put yapma!.. 7,9 şiddetindeki bir depremden sonra ayakta kalabilen bir ev, o depreme boyası yüzünden dayanabilmiş değildir..
Rivayetlere göre, Lokman Hekim’in patlak gözleri vardı.. Birisi ona dikkatlice bakınca, Lokman Hekim şöyle dedi: “Hayrola, boyayı mı beğenmedin yoksa boyacıyı mı?..”
Şunu da iyi bil; Allah(cc), Hazreti Yusuf’u yakışıklı olduğu için peygamber yapmadı..
Ey arkadaş,
İki-üç bardak su, susuz bir insan için faydalıdır.. Ancak bir tanker su insanı boğar.. O yüzden hiçbir insana hak ettiğinin üstünde değer verme!.. Hak ettiğinin üstünde sana değer verenlere de aldanma!.. Seni sende olmayan özelliklerle methedenler, gün gelir seni sende olmayan özelliklerle zemmedebilirler.. Hayatı sarkacın uçlarında yaşamak, tehlikedir.. İfrat ve tefritten daima sakın!.. Olduğunun üstünde algılanmak, bir ihtiyaç değildir.. 1,60’lık boyunu sahte aynalar 2 metre gösterse de, gerçekte boyun 1,60’tır.. 40 cm’lik fark için hayatına zar atma, hayatınla kumar oynama!..
Dilenciliğin en kötüsü, sevgi dilenciliğidir.. Senden değer almayan sen, hiç kimsenin yanında da değer bulamaz.. Gerçekle ne kadar erken yüzleşirsen, hedefe o kadar erken varırsın.. Acılardan korkma!.. Bazen acılar, ilaçlardan daha tesirli şifa dağıtır..
Ey güzel kişi;
İyilikle ahmaklığı, şüphecilikle feraseti, vakarla gururu, tevazuyla zilleti, cömertlikle israfı, iktisatla cimriliği, belâgatla cerbezeyi, evlilikle evcilik oyununu birbirine karıştırma!..
Hayatını sahiplen!.. “Ben hayatımı idare edemem.” deme!.. Unutma; “kendi plânlarının öznesi olmazsan, başka plânların yüklemi olursun”.. Sorumluluklarını, meçhul yarınlara ertelersen, yenilgiyi bir yaşam tarzı haline getirirsin.. Yarın için yapılacak en iyi plân, “şimdi”yi ve “burada”yı yaşamanın bilincine varmaktır.. Dün tecrübedir, ders al.. Yarın gelecektir, plânla.. Şimdi ve burada ise, hakikî ömründür, onu yaşa!.. Sorumluluk almadığın hiçbir şeye sahip olmamalısın!.. Çünkü; bedelini ödemediğin hiçbir şey senin değildir.. Başkalarına minnet ederek yaşıyorsan, özgürlüğü rüyalarında bile göremezsin!.. Dünyada en pahalı su gülsuyu değil, yüzsuyudur.. Gülsuyunu bol bol döktükçe, mis gibi kokular yayılır.. Yüz suyunu döktükçe de zillet, meskenet saçılır.. Yüz suyunu alın teriyle karıştırırsan, gül suyu gibi güzel kokar..
Ey hayırhah insan,
Sana en büyük kötülüğü, yine sen yaparsın.. Senin sana musallat ettiğin en büyük kötülük, alışkanlıklarındır.. Alışkanlıklarının sana verdiği zararı, atom bombası tepende patlasa veremez.. Her an ayrı bir ölümle ölürsün.. Esaretin en korkuncu, zincirsiz olanıdır.. Böylelikle hem esir olduğunu bilmezsin, hem de yaşadığın her an alışkanlığı beslemeye devam edersin.. Zaman seni ihtiyarlatırken alışkanlıklarını gençleştirir. Zaman seni güçsüzleştirirken, alışkanlıklarına güç katar... Artık seni ilahî bir nefhadan başka hiçbir şey kurtaramaz. O yüzden, “şimdi küçüktür” deme. Şimdi büyük olan sen, bir zamanlar küçük bir damlaydın!.. O yüzden, nice küçükler, bünyesinde nice büyükleri barındırır.. Alışkanlıkları besleyen güç, lezzet konusunda “şimdici”, sorumluluk konusunda “sonracı” olan nefistir.. Nefsin bu kaypaklığına dikkat et.. Nefis, sandalye gibidir.. Ayaklarının altına alırsan yücelirsin, başının üzerine koyarsan alçalırsın..
Ey Allah’ın kulu;
Gaflet uykusundan uyanmamakta ısrar edenleri, ancak İsrafil’in Sur’u uyandırır.. Kendini iyi tanıyamamak, kendini geç tanımak veya kendini yanlış tanımak, kişiye çok zararlar verebilir..
Dostunu yanlış anlarsan, dostunu kaybedersin.. Kendini yanlış anlarsan, kendini kaybedersin.. Kaybettiğin dostların yerine yenisini bulmak belki kolay olabilir.. Ancak kendini kaybedersen, bir daha zor bulursun..
Ey kıymetli dost;
“Şunu iyi bil, düşün, bu hayatın akışı..
Böyledir, her baharın mutlak vardır bir kışı”
demiş şair!..
Evet, bir gün gelecek, parıltılı, debdebeli, saltanat içinde geçen hayatın da bir sokak fenerinin söndüğü gibi sönecek!..
Bunu da aklından hiç çıkarma..