İnsan Hakları Haftası ve HOŞGÖRÜ!..
İsviçre’deki referandumda “Minareye hayır!” denilince, Türkiye yöneticisiyle halkıyla buna karşı çıktı. Bu arada iki zatın da İsviçre’yi tenkidi vardı ki kendilerinden böyle bir tavır beklemediğimiz için şaşırdık. Kültür Bakanı Ertuğrul Günay ile İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Zafer Üskül...
Sayın Kültür Bakanı, “Herkes birbirinin inancına saygılı olsun diye düşünüyorum” diyor ve “Bu yasağın insanların düşünce özgürlüğüne aykırı ve çağdışı bir karar olduğunu” söylüyordu. Güzel...
“Minareye hayır diyen İsviçreliler ilkel yaratıklardır” demese de bu kadarı da güzeldi.
Sayın Zafer Üskül ise, başkanı olduğu İnsan Hakları Komisyonu’nun konusuna uygun sözler söylüyor ve minare yasağını insan haklarına aykırı buluyordu.
Ne güzel, ne güzel!.. Her iki siyâsîden de benzer sözlerin devamını beklediğimizi bildirmek isteriz...
Önümüzdeki günler, İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Sayın Zafer Üskül’ü doğrudan ilgilendiriyor. Çünkü bugün İnsan Hakları Haftası’nın ilk günü. Başkanı olduğu komisyonun konusuna uygun olarak, başkanlık sıfatıyla ilave şeyler söylemesini bekleriz...
İsviçre’nin bu referandumunun zamanlamasına dikkatinizi çekmek istiyorum. Yüzde 57.5 ile “Minareye hayır” yasağı çıkan referandum, İnsan Hakları Haftası’nın arefesindeki günlerde yapılıyor.
Bu bir tesadüf olabilir mi? Her şeyi inceden inceye hesaplayan İsviçre, kendilerince önemli olan bu günleri yani İnsan Hakları Haftası’nı unutmuş olabilir mi? Sanmam...
Bu soruya “Evet haklısın. Muhakkak bile bile bu günlere denk getirmişlerdir” diyenler olabileceği gibi, “Yok daha neler! Ne alâkası var canım” diyenler de olacaktır.
Bakınız!..
Şu bir gerçek ki, minare referandumu sonuçları, sadece İsviçrelilerin değil, bütün Avrupa’nın bizim hakkımızdaki aynasıdır. Referandum sonucu olan % 57.5 üzerine Avrupalı devlet adamlarının sayısını da koyunca yüzde kaç ederse, Avrupalıların bize bakışı işte o oranda olumsuzdur.
O sayıda Avrupalı bize değer vermez, insandan saymaz ve bize düşmanlık besler.
Bazı ülkelerde bu oran değişse, bazılarında artıp bazılarında eksilse de Avrupa ortalaması yine aynıdır..
Uzun müddet Avrupa’da kalıp onlarla muhatap olanlardan, bu sözlerime itiraz edenler olacaktır. Onlara şunu söylemek isterim: İsviçre’de olduğu gibi, % 57.5 karşısında bir de % 42.5’lik kesim var. Sizin insaflı ve insanca düşünüyor gördükleriniz, kesinkes bu % 42.5 içinde kalanlardır.
% 57.5 ekseriyettir. Ekser için hükm-i kül vardır. (Çoğunluk için tamamı gibi hüküm verilir.)
Avrupalılar biz Müslümanlara nasıl düşman olmasınlar ki, bu düşmanlık inançlarından geliyor, onlara papazlar tarafından aktarılıyor. İnanan insanın da yapmayacağı hiçbir şey, aşamayacağı hiçbir engel düşünülemez...
Bakan Mehmet Aydın’dan dinlemiştim, Bosna Hersek’teki Müslüman katliâmından önce, o civardaki köylerde papazlar öyle bir müslüman düşmanlığı körüklüyorlarmış ki, bir savaş çıksa Balkanlar’da Müslüman kalmazmış...
Onun için, Balkanlar’da birkaç sene önce dünyanın gözü önünde Müslüman katliâmı yapıldı, buna da ABD’si de, Avrupa’sı da, Birleşmiş Milletler’i de sessiz ve seyirci kaldı.
İki asır boyunca Müslüman kanı döken haçlıları ayaklandıran da eşek üstünde köy köy gezen bir papazdı...
Yukarıda İnsan Hakları Haftası’ndan bahsettik. Burada iki kelime var: İnsan ve Hak...
Sayısız müslümanı kazığa vuran Kazıklı Voyvoda’nın torunlarına göre, biz insan değiliz ki hakkımız olsun.
Sadece papa ve papazların sözlerine değer veren Hıristiyanlar arasında “Müslümanlar insan sayılır mı sayılmaz mı?” diye bir referandum yapılsa da esas yüzdelik oranı o zaman görsek...
Papa ve papazların Müslümanlar üzerine kışkırttığı benim bildiğim Hıristiyanlar böyledir. Ama top yekün mutasyona/değişime uğradılar da benim haberim yoksa o başka...
Bizim bir de “Havanda su dövmek” gibi bir Dinlerarası Diyalog ve Hoşgörü’müz vardı? O nerelerde?
Diyaloğun meyvesi; Irak, Afganistan, Somali, Pakistan ve Filistin’de velhasıl dünyanın her yerinde dökülen Müslüman kanı mı? Bu kanı dindirmeyi gündemine bile almayan, alsa bile tesiri olmadığı için işe yaramayan, hatta “Bu kan dursun” bile dedirtemeyen Diyalog ve Hoşgörü ne işe yarar? Mensupları ne iş yapar?
Diyaloğun meyvesi, çıka çıka İsviçre’de olduğu gibi Hoşgörüsüzlük olarak mı çıkacaktı karşımıza?
“Medeniyetler çatışmasına son vereceğiz” kandırmacasıyla yapılan Hoşgörü toplantıları, çatışmaları yapanlarla yapılmıyor ki dünyadaki çatışmalara son verilsin. Hatta kan dökenlerin bu toplantılardan haberleri bile yok. Kan dökenler başka, Hoşgörü gerçekleştireceğiz diye bizimkilerle toplantı üstüne toplantı yapanlar başka.
Kandırmacanın büyüklüğüne bakın ki, Diyalog ve Hoşgörü’nün hızlandığı senelerden itibaren, Müslümanlara karşı hoşgörüsüzlük ve müslüman kanı akıtılması da hızlandı. Bizi cicili sözlerle oyalayarak resmen dalga geçiyorlar.
Var mı aksini iddia eden? Varsa ileri buyursun...