Belge'nin bir yazısı ve mezhepçi kadrolaşma

Belge'nin bir yazısı ve mezhepçi kadrolaşma

Yargıtay başkanı Gerçeker kanunsuz dinlemelerle ilgili sert bir çıkış yaparak, bunun kabul edilemez olduğunu söylüyor.
İki de bir kanunsuz dinlemelerden şikayet etmek aslında tüm dinlemelerle ilgili şüphe uyandırmaya yarar.
Kimse mahkeme kararı olmadan, dinleme yapılmasını, özel hayata müdahale edilmesini tasvip edemez. Bunu bilmek için hukukçu olmaya gerek yok. Ama her fırsatta kanunsuz dinlemelerden şikayet etmek, kanun çerçevesinde olanları bile şüpheli hale getirir.
Hukuka en çok hukukçular uymak zorundadır.
Son yıllarda Yargı ile ilgili yaygın bir tereddüdün oluşmaya başladığı görülüyor. Herkes içinde bulunduğu kuruma yönelik eleştirilerden şikayet ediyor ama kimse bu eleştirilerdeki haklılık payına dikkat etmiyor.
Yargı’nın siyasallaştığına, mezhep, cemaat hatta etnik eksende guruplaşmalar olduğuna dair ciddi kaygılar var. Geçen hafta Taraf’ta Murat Belge yargıda mezhepçi yapılanmalara dikkat çeken bir yazı yazdı. Bu yazıyı Belge dışında başka biri yazsa, yer yerinden oynardı. Konunun muhatapları susmayı tercih ettiler. Sadece Yargıtay başkanı cılız bir açıklama yapmakla yetindi.
Uzun yıllardır Yargı’da mezhepçi yapılanmaların varlığı konuşulup duruyor. HSYK na, yüksek Yargıya atamalarda mezhep faktörünün en belirleyici faktör olduğu sıklıkla dile getiriliyor. Özellikle Danıştay’la ilgili yoğun söylentiler var. Kimi kararlar arasındaki çelişkiler de bu söylentileri besliyor.
Bütün bu söylentiler şimdilik bir iddiadan ibaret. Yüksek Yargı’nın bu tip mülahazalarla hareket ettiğini söylemiyoruz. Ancak böyle bir algının varlığı ve gittikçe güçlenmekte olduğu da bir vakıadır. Yüksek Yargı her eleştiriyi art niyetli,maksatlı olarak niteleyip görmezden geleceğine aynaya bakıp bu iddiaların ne kadar ciddi veya ne kadar gerçek dışı olduğunu araştırmak sonra da kamuoyundaki kaygıları gidermek zorundadır.
1997-2002 yılları arasında idarenin işlemlerine karşı açılan davaların yüzde 58'ini ret eden Danıştay’ın, AKP'nin iktidarda olduğu 2002-20009 yılları arasında açılan iptal davalarının sadece yüzde 35'ini ret etmesi, ister istemez bazı tereddütleri de beraberinde getirmiştir. İstatistikler yalan söylemez. AK Parti döneminde veya daha genel bir ifadeyle sağ iktidarlar döneminde artan bu iptallerin hangi yasal gerekçelerle arttığı kamuoyuna anlatılmalı, Danıştay’la ilgili oluşan istifhamlar izale edilmelidir. Bu yapılmadan her eleştiriyi bir saldırı olarak nitelemek, Anayasa’daki bazı hükümlerin arkasına saklanarak bir nevi dokunulmazlık kazanmaya çalışmak Yargıya olan güveni daha da sarsacaktır.
İnsanların meşrebi, mezhebi, etnik kökeni farklı olabilir. Ama millet dediğimiz şey zaten bu farklılıklardan daha büyük müşterekler üzerine kurulan yapıdır. Farklılıklar siyasette, yargıda, bürokraside belirleyici olmadığı müddetçe bir zenginliktir. Tehlikeli olan farklılıkların bütün ilişkileri belirleyen bir hal almasıdır.
Murat Belge’nin ima ettiği mezhepçi yaklaşımlar, üzerinde ciddiyetle durulmayı hak eden bir konudur. Kimse Cumhuriyetin temel değerlerinin arkasına saklanarak –farklılıkları derinleştirmenin- siyasetini yapmamalıdır. Yargı reformuna gösterilen dirençlerin bu tip kadroları muhafaza etmekle ne kadar ilgisi olduğu da ayrı bir tartışma konusudur. Her kurum gibi Yargı2nın da kendini gözden geçirme zamanı gelmiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi