Serdar Arseven

Serdar Arseven

Bu işi “Kürtler” çözecek!..

Bu işi “Kürtler” çözecek!..

Özellikle son üç yıl içinde, Güneydoğu’yu en sık ziyaret eden yazarlar arasındayım.
Bu sayede, ailece görüştüğümüz çok sayıda dost edindik.
¥
Böyle bir noktaya gelmek kolay olmadı.
Önyargılar vardı; bugünkü dostlarımızdan bazıları ilk temaslarımızda bizim “Kürtlere şaşı baktığımızı” iddia edebilecek kadar ileri gidebiliyorlardı.
Karşılıklı gidiş gelişlerden, her biri saatler alan muhabbet seanslarından sonra “gayeler”, “niyetler” anlaşıldı.
Türklerle Kürtler arasında zerre fark gözetmediğimiz...
Meseleye tamamen “İslam penceresinden” baktığımız iyice idrak edildi.
¥
Öncelikle...
Birçok DTP’linin birbiri ardına yaptıkları açıklamalarla “Derin Devlet Kurumu ile kendilerinin laiklik anlayışları arasında fark olmadığını itiraf etmeleri” son derece faydalı oldu.
DTP’liler;
“Küçük çocukların Kur’an’la, ilahilerle haşır neşir olmalarından hazzetmediklerini...”
Dahası bunu, ‘laik rejim’ açısından tehlikeli bulduklarını ifade ediyorlardı.
Derin Devlet Kurumu ne kadar laikse, DTP’liler de o kadar laikti!
Derin Devlet Kurumu nasıl laikse, DTP’liler de öyle laikti!
Aralarında bu bakımdan hiçbir fark yoktu.
Aslında aralarında öyle “anlaşamayacakları kadar derin” bir sorun da yoktu.
Sistemin direği “laiklik”ti. Böylesine hassas bir noktada “anlaştıktan” sonra diğer konularda “mutabakat” sağlamamak için herhangi bir sebep görünmüyordu.
DTP’nin önde gelen isimleri bir adım daha ileri giderek; “Ülke 1400 yıl evvelki zihniyetle yönetilemez” mesajını veriyordu.
TÜSİAD kokteylindeki tartışmamız sırasında çok sayıda davetlinin yanında, “Kur’an hükümlerinin” mazide kaldığını...
“Hazret-i Peygamber’in referans alınamayacağını” dile getiriyordu!
¥
Bütün bu itiraflar;
Kürt dostlarımızın bizi daha iyi anlamasına yardımcı oldu.
Ve sonrasında, Ergenekon dâvâ sürecinde, PKK ile Derin Devlet’in önde gelen figürleri arasındaki muhabbetin boyutları ortaya çıktı.
“Sözüm ona” PKK ile mücadele halindeki derin zatların, Öcalan’la dirsek teması halinde oldukları...
PKK kamplarına giderek, “Ortak tavır” belirledikleri gözler önüne serildi.
Öcalan’ın “derin devlet” tarafından görevlendirilmiş bir “ajan” olduğu ispatlandı.
Zaman içinde; Kürt ve Türklerden sadece “garibanları” yok eden bu kirli çatışmaların, “her iki taraftan” kimleri nasıl zengin ettiğini birer birer ortaya koyduk.
Bu birilerinin hoşuna gitmedi.
VAKİT’i “imha planları” hazırladılar.
Gazetemizin aralarında bendenizin de olduğu bazı yazarlarını “hangi usullerle katledeceklerini” kâğıda döktüler.
Hesapların üstündeki hesap, onlara bu fırsatı vermedi.
Bizi yok etmek isterken, yok olma sürecine girdiler.
¥
Hem “görünen derin devlet”in, hem de onun bir kolu olan PKK’nın, aynı anda bizi hedef almasının sebepleri üzerinde kafa yoran Kürt dostlarımız, gerçeği görmekte gecikmedi.
VAKİT, bölünmeyi engellemeye çalışıyordu.
Her iki taraftan “sadece garibanların” katledilmesine yol açan bu kirli sürecin nihayete ermesi için...
Her iki tarafa da...
“Müslüman” olduklarını, “aynı kıble”ye yöneldiklerini hatırlatıyordu.
¥
Sebilürreşad gazetesinde “Kürtler her şeyden önce Müslümandır. İslam ırkçılığı reddeder” cümleleriyle özetlenebilecek bir yazı kaleme alan Bediüzzaman, Kürtleri, “dış destekli ayrılıkçı akımlara” kapılmamaları konusunda uyarmıştı.
VAKİT; hem Türkleri hem de Kürtleri uyarıyordu.
¥
Bizler, bugünün Türküyle Kürdüne bu esasları hatırlattıkça, derin devletin hücumlarına uğradık.
Ve biz hücumlara uğradıkça, “aklı başındaki” Kürtler ve Türkler, ne yapmak istediğimizi daha iyi anladı.
¥
Şimdi...
Bu hassas noktada...
İyice derinlemesine düşünmek...
“Daha çok kan” isteyenlerin değil de, “ılımlı” sayılabilecek isimlerin devre dışında bırakılmasındaki “ilginçliği” göz önünde bulundurmak gerekmez mi?..
Ben...
Bir Türk olarak, PKK’nın Türk ortaklarını sergilemek konusunda elimden gelen gayreti gösterdim.
Kürt dostumun da, içerisindeki “derin devlet unsuru” Kürtleri diğerlerinden tefrik etmek için daha fazla çaba içinde olması gerekmez mi?..
¥
Ergenekon dâvâsının ne büyük bir fırsat olduğunu aklı başındaki bütün Türkler ve Kürtler idrak etmeli.
Karşımızdaki sanıkların ortak özelliklerini hep birlikte görüyoruz...
İstisnasız tamamı; laikliğin Türkiye’de uygulanmakta olan biçimine kayıtsız şartsız “iman” etmiş bu adamların!..
VAKİT’e konuşan bazı DTP’lilerin “Derin devlet kurumu ile bizim laiklik anlayışlarımız arasında fark yok” dediklerini yukarıda bir yerlerde hatırlattık ya...
Bu her şeyi açıklamaya yetiyor.
Aralarında “İslam karşıtlığı” gibi bir ortak payda var.
Türklerin ve Kürtlerin bu noktaya dikkat kesilmesi şart.
Ve bilhassa da Kürtlerin.
Zira, oyun onlar üzerinden oynandı, oynanıyor!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi