‘Ateş altında’
Başbakan Yardımcısı sayın Bülent Arınç gazetemizden Şamil Tayyar’a “zaten hep tehdit altındayız” demiş. Konu malum: Bir albay ve bir binbaşı Arınç’ın evinin yakınında keşif mi izleme mi dinleme mi olduğu belli olmayan şüpheli bir konumdayken yakalandılar.
Şüphelilerden birinin Arınç’ın açık adresinin yazılı olduğu bir kâğıdı yutmaya çalıştığına bakılırsa, bir suikast hazırlığı ihtimalinden bile söz edilebilir. Nitekim ediliyor da...
Şimdi, sık sık hükümet mensuplarına suikast hazırlığı yapıldığına veya suikast girişiminde bulunulduğuna ilişkin haberlerin çıkması, elbette, bu tür girişimlerin hedefi oldukları iddia edilenlere ve genel olarak da hükümete toplumdan sempati devşirmek amaçlı olabilir. Hatırlanacağı gibi daha önce de defalarca Başbakana suikast girişiminin önlediğine dair haberler çıkmıştı. Teorik olarak, bunların bir kısmının bazı emniyetçilerin hükümetin gözüne girmek için yaptıkları “işgüzarlığın” sonucu olması da mümkündür.
Böyle bakıldığında bu tür haberlere kuşkuyla yaklaşmak, hatta bunları “tiye almak” birçok kişiye makul gelebilir. Nitekim, kimi gazeteler ve gazeteciler bu iddiaları görmezden geldi veya ciddiye almadılar. Ne var ki, bu gibi haberlerin hemen ardından gerçekten de bir suikast girişiminin söz konusu olduğuna alelacele hükmetmek kadar, bu haberlerle dalga geçmek de bir süre sonra insanı mahcup edebilir. Özellikle söz konusu olan Bülent Arınç ise...
Bence sayın Arınç’ın, “şu kadarını söyleyeyim, zaten hep tehdit altındayız” sözünü yabana atmamalıyız. Buradaki “biz” öznesinin hükümet olduğu açıktır. Aslında, göreve geldiği günden beri bu kadronun hep “diken üstünde” durduğunu görebilmek için hükümet “yandaşı” olmak gerekmez. “Sarıkız” ve “Ayışığı”ndan başlayarak en son “Kafes” planına, “Ergenekon” komitası çevresinde gelişen karanlık tertiplere, ele geçirilen şunca silâh ve mühimmata bakıp da ortada ciddi bir durum olmadığından halâ nasıl emin olabiliriz?..
Bu ve benzeri olaylarda adı geçen kişilere ve geldikleri kurumlara bakınız: Bunların tamamına yakını toplum ve siyasete askeri bakışı içselleştirmiş olanlar veya doğrudan doğruya asker kişilerdir. Bunlar daha özel olarak da “çağdaş” Türkiye’de “AKP zihniyeti”ne yer olmadığına inanan, hatta AKP’yi ve onun hükümetini “düşman” olarak gören kişilerdir. İki yıldır devam etmekte olan Ergenekon kovuşturmasına rağmen “dava”larından bir türlü vazgeçmediklerini gösteren yeni olayların ardı ardına sökün etmesinin de gösterdiği gibi, bunların çoğunun temel derdi bu hükümetten “her nasıl olursa olsun kurtulmak”tır.
Kuvvet komutanlarının bu hükümet döneminde yaptıkları “devir-teslim” konuşmalarına, 27 Nisan muhtırasına, bütün bunlarda yansıyan zihniyete bakınca, bu cenahtan demokratik sürece ve hükümete yönelik herhangi bir tehdidin gelmeyeceğine siz emin olabiliyor musunuz?.. Başbakana yapıldığı söylenen şunca suikast girişiminden hiç değilse birkaçının ciddi olmadığını söyleyebilir misiniz?..
Bütün bunlardan ayrı olarak, Bülent Arınç’ın bu kesimin hedefi haline gelmesi için özel nedenler olmadığı söylenebilir mi?.. Elbette Arınç’a karşı daha özel bir düşmanlıkları var. Çünkü, bu kadronun içindeki en açık sözlü kişi o. Siyasete askeri müdahaleleri eleştirme konusunda sözünü sakınmıyor. Üstelik onun bu açık sözlülüğü ve lekesiz kariyeri kendisine daha yaygın bir sempati ve popülerlik sağlıyor. Onun için, karanlık odakların Arınç’ı hedef aldıklarına ilişkin haberler bana hiç de inandırıcılıktan uzak görünmüyor.
Evet, hep “ateş altında” olduklarını ima ederken Bülent Arınç doğru söylüyor. Bu sözü “yandaşlık” hatırına değil, demokrasi hatırına ciddiye almalıyız
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.