"Kozmik odaya siyasal İslam yerleşecek"
Kozmik oda, KCK ve PKK
Şu değerlendirme doğrusu çok dikkatimi çekti:
‘Kozmik odaya siyasal İslam yerleşecek.’
Bu sözler Cemil Bayık’a, yani terör örgütünün sahadaki iki nolu ismine ait. Bayık, iki gündür yayınlanan geniş bir söyleşide, son bir yılda yaşanan gelişmeleri değerlendirirken bu ifadeyi kullanıyor.
Bu konuşmada dikkat çekici birkaç nokta var. Belli ki örgütün tepesindeki isimler KCK operasyonundan olduğu kadar, ‘kozmik oda’lardaki aramalardan da rahatsız. Sadece bu bile Türkiye’nin geldiği aşamanın ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor.
Mesele yapılan aramalardan bir şey çıkıp çıkmaması değil. Ancak hep vurguladığımız gibi ‘devlet aklı’nın değişmesi, pekçok tasfiyeyi beraberinde getirecek. Geçmişe dair algılar, bakış açıları değişirken, bunlar üzerine kurulu bazı ‘ortaklıklar’ın devam etmesi de mümkün değil. Cemil Bayık’ın ‘İslamcılar Kürtleri kandırıyor, devleti ele geçirmek üzereler’ diye söylemeye çalıştığı da bundan başka bir şey değil.
Bugüne kadar varlıklarını hangi ortaklıklar üzerinden devam ettirdiklerini en iyi bilen elbette Bayık gibi isimler. Şimdi gösterdikleri telaşın nedeni de bu.
***
Kuşkusuz terör örgütü, şehirdeki omurgası olan KCK’ya yönelik operasyonlardan son derece rahatsız. Bunu bahsettiğim metinde uzun uzun anlatıyor Cemil Bayık.
Oysa konuşulmayan ve konuşturulmayan bir başka gerçek var.. Örgütün ‘demokratik siyaset’ adına şekillendirdiği bu yapı, tam aksine bölgede PKK dışındaki siyasi aktörleri konuşamaz hale getiren bir mekanizma olarak çalışıyor.
Elbette böyle bir mekanizmanın nasıl bir baskı oluşturduğunu İstanbul’dan ya da Ankara’dan anlamak kolay değil. Diyarbakır’da ya da Hakkari’de yaşıyorsanız ve benim bu ülkeyle ilgili söyleyecek sözüm var diyorsanız, karşınızda mutlaka PKK’nın oluşturduğu baskı ve susturma mekanizmasını bulursunuz.
Cemil Bayık’ın olup bitenden rahatsız olması son derece normal. Türkiye’yi demokratik olmamakla suçlayan ve varlığını sözüm ona bu mücadeleye adayan örgüt, Kürtler üzerinde oluşturduğu baskının elinden kaymasından endişe duyuyor.
Elbette PKK’ya ve onun parantezinde yer alan partilere destek veren, ona inanan kesimler var. Bunu yok saymak ya da bir avuç insan deyip geçmek bize çok pahalıya mal oldu. Bugüne kadar PKK’yı besleyen ve ayakta tutan asıl gücün ‘sistem’ olduğunu görmeden yapılan her mücadele fiyaskoyla sonuçlandı. Ancak bugün ortaya çıkan hesaplaşmanın bunların çok ötesine geçtiği ortada.
Öte yandan tarif etmeye çalıştığım alanda çok daha ciddi bir mağduriyet var. PKK, herhangi bir Kürt siyasetçinin ya da siyasi hareketinin farklı bir söylemde bulunmasına, bunu ifade etmesine ya da bu yönde örgütlenmesine geçit vermedi. Başka bir ifadeyle PKK, Kürt meselesinin konuşulmaması için icad edilmiş bir örtü gibiydi adeta. Bu nedenle de her türlü çözüm arayışının bir şekilde önüne çıktı.
Ancak bu haliyle yola devam etmesi
imkansız.
Bugüne kadar daima temkinli davrandım; mesela ‘PKK bitiyor’ gibi ifadeler kullanmadım. Yine aynı tavrımı sürdürüyorum, çünkü bu çapta bir örgütü kolayca bitirmeniz ya da yok etmeniz söz konusu olamaz.
Ancak PKK gibi örgütleri birilerinin Türkiye’ye karşı kullanmasını engel olabilirsek, işte asıl başarı o zaman yakalanabilir.
Not: Bu akşam saat 23:30’da TRT-2’de değerli gazeteci Ceyda Karan’la birlikte ‘Dünya Postası’ programına başlıyoruz. Umarım biraz uykunuzu kaçırma fırsatımız olur.