Emekli Paşa, “torunuyla” oynasa!..
Sadece 8 ay (kısa dönem) askerlik yaptım...
Bugün, tevazu gösterisine ihtiyaç hissetmeksizin diyorum ki; bu kısacık süre içinde, ömürlerini Ordu’da “geçirmiş” bazı emekli generallerden çok daha iyi kapmışım askerlik mesleğini!..
Evet, ben bir onbaşıydım… “Kurmay onbaşı” deseniz de olur… Zira, bu benim hakkım!..
Yazıya böyle şişinerek girmemin sebebini merak ettiniz, di mi?.. Hemen ifade edeyim: Kuzey Irak’a Kara Harekâtı’nın başladığı gün bir yazı kaleme almıştım…
Vakit’in 23 Şubat 2008 tarihli sayısında yer alan yazımda; “bu Harekât’tan çok şey beklenmesinin yanlış ve tehlikeli olduğuna”, “böyle bir BEKLENTİ oluştuğu takdirde, büyük bir hayal kırıklığı yaşanacağına” dikkat çekmiştim…
PKK’nın gafil-mafil avlanmadığını özenle belirttiğim o yazıda, Kara Harekâtı’nın gerçekleştirileceğinin örgüt çevreleri tarafından “ZATEN” duyurulduğuna dair bilgiler de yer alıyordu…
Dikkatinize;
Benim bunları yazdığım anlarda; akredite medyanın böyle durumlarda kullanmayı alışkanlık hale getirdiği birtakım Emekli Paşalar, atıp tutuyor, mangalda kül bırakmıyorlardı… Onlara göre, ne ZAP kalmıştı, ne Kandil dağı!..
Operasyonda neler yaşanabileceğine dair ayrıntılar veriyor, Türk Ordusu’nun bölgede çok uzun bir süre kalacağından şüphe edilmemesi gerektiğini öne sürüyor, tampon bölge oluşturulacağından filan bahsediyorlardı…
Hani RüTBELERİ büyük ya… İzleyen de, “Ya, adam ömrünü Askeriye’de geçirmiş. Söylüyorsa, bir bildiği vardır mutlaka” diyerek bu lâkırdıları ciddiye alıyordu haliyle…
E, tabii… Yarım asır boyunca bu işlerle uğraşmış adamların “BEKLENTİLERE” tavan yaptırdıkları bir ortamda… Sekiz aylık askerliğinde ancak “ONBAŞI” rütbesine kadar yükselebilmiş bir garibin “BEKLENTİLERİ YüKSEK TUTMAYIN, HAYAL KIRIKLIĞINA YOL AçARSINIZ” uyarısına kim kulak vere…
Şimdi, mutluyum gururluyum… Genelkurmay Başkanımız bile medyayı tam da o yazıdaki ifadeleri kullanıp, “BEKLENTİLERİ YüKSEK TUTMAKLA” suçlamışsa… Benim bu Askerlik işlerini en azından mangalda kül bırakmayan “bazı emekli paşalardan çok daha iyi bildiğimi” ifade etmiş olmuyor mu; zımnen!..
Tamam, bu kadar övüntü yeter… Asıl mevzua gelelim: Malûm; Genelkurmay Başkanımız Yaşar Büyükanıt, -bir kısım- medyayı suçluyor…
“BEKLENTİLERİ YüKSEK TUTTUNUZ da ondan böyle oldu” diyor…
Doğrusu… Bu konuda VAKİT rahat…
Bizim gazete, “BEKLENTİLERİ” mümkün olan en alt seviyede tuttu, sürekli olarak…
Büyükanıt Paşamız, bilhassa “AKREDİTE” medya organları ile onların peşine takılan Non-akrediteleri kast ediyor; her şey ortada…
Buraya kadar tamam… Büyükanıt Paşamız haklı..
“MEDYA BEKLENTİLERİ YüKSEK TUTMAMALIYDI!..”
Doğru… Doğru da… Sadece medya mı yüksek tuttu, “BEKLENTİLERİ”?..
Sayın Büyükanıt, o medyaya malzeme olan emekli generalleri niye eleştirmedi?..
Kafasına silah mı dayıyorlar emekli generalin; çıksın ve abartsın diye!..
“BEKLENTİLERİ” yüksek tutsun,
“HAYAL KIRIKLIĞI ORTAMININ” oluşmasına yol açsın diye!..
Hayır, bu emekli generaller uydurma kitaplarının daha çok satması için… Bir de, şöhret ihtiraslarını tatmin etmek için ekran ekran dolaşıyorlar…
Benim askerim, sıfırın altında on derecede operasyon yapıyorken, kellesini koltuğunda dolaştırıyorken… Rant peşindeki, şöhret peşindeki emekli paşam, sıcak stüdyolarda ahkâm kesiyor… “BEKLENTİ” yükseltiyor!..
Evet, çok açık… Birilerinin, bu tip emekli paşaları frenlemesi, hatta ve hatta had bildirmesi lazım!..
Asker idin, bitti… ömür boyu asker olunmaz… Askerliğin rantı ömür boyu yenmez…
Ne bu, Vakıf akarı mı?..
Ne âlâ: Paşa ol, emekliye ayrıl… ölene kadar, ekran ekran dolaş, ahkâm kes!..
“Efendim, bizim açıklamalarımız TSK’yı bağlamaz!..”
Evet, bağlamaz… Ama, gel de sen bunu kamuoyuna anlat!..
“Muvazzaflık döneminde korgenerallik, orgenerallik rütbesine kadar yükselmiş bir zâtın, elbette şimdiki yönetimden arkadaşları vardır…
Elbette, üst düzey komuta kademeleriyle temas halindedir…
En sağlam bilgiler haliyle ona gelir” diye düşünmez mi vatandaş?..
Düşünür elbet… Bu durum, Genelkurmay Başkanımızın şikâyetçi olduğu “BEKLENTİ YüKSELMESİNE” sebep olmaz mı?.. Şüphesiz, olur… Fena halde olur!..
Ey benim Ordumun Sayın Emekli Paşaları: Muvazzaflık döneminde sahip olduğunuz rütbeleri lütfen, Askeri mevzulara karıştırmayınız!..
BEKLENTİLERİ tırmandırmak suretiyle hayal kırıklığı ortamının doğmasına yol açmayınız!..
Lütfen; sizleri besleyip büyüten, bugünlere getiren bu millete ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne daha fazla zarar vermeyiniz!..
Lütfen, lütfen!..
Ya, ben daha ne diyeyim…
Hem, ben kimim!,,
Bunları, birinci derecede zarar görenlerin, rahatsız olanların dile getirmesi gerekmez mi?..
**
Aslında, fena halde kafa yorduğum bir mevzu… Bir uzatırım ki; kilometrelerce…
Bazı emekli paşalar, sadece bu tür “BEKLENTİ YüKSELTEN” abuk sabuk değerlendirmeleriyle zarar vermiyorlar ki benim orduma…
“Hâkimlere gözdağı vermek için lojman taraflarına bomba attıklarını” söyleyenleri mi istersiniz;
Türklerin İslâm’ı baskı ve dayatmayla kabullendiklerini zırvalayanları mı,
İstiklal Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’a ve Millî Marşımıza saldıranları mı?..
O unvanları kullanmak suretiyle, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni mukaddesat karşıtıymış gibi göstermeye kimin hakkı var?.
Bu zâtlar, ya böyle açıklamalarla TSK’nın millet nezdindeki itibarına zarar verdiklerinin farkında değiller…
Ya da…
Ben böyle düşünüyorum:
Şöhret ve rant ihtiraslarına gem vuramıyorlar!..
Bakın… Yerim bitti; sıkıntım geçmedi…
Birileri… Hem de, TSK mensubu oldukları dönemde edindikleri rütbeleri “KULLANAN” birileri, benim Orduma habire zarar veriyor…
Ben olan biteni, böyle karınca kararınca yazıyor, uyarıyorum da… Esas tepki göstermesi gerekenler… Sadece seyrediyor!..