Serdar Arseven

Serdar Arseven

Yüksek Mahkeme Başkanı ve “Sokaktaki Adam!..”

Yüksek Mahkeme Başkanı ve “Sokaktaki Adam!..”

Hafta sonunda, Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden’le beraberdik; dünkü Vakit’te yer alan söyleşimizi okudunuz.
“Sistemin tıkandığını” ve başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere, yargının bu şekilde gitmeyeceğini söylüyor...
Yıllardır dile getirdiğimiz gerçek!..
¥
Yekta Bey’de olumluya gidiş var.
Bugünü, eski haliyle kıyas kabul etmez.
Özellikle Anayasa Mahkemesi Başkanvekili olduğu dönemde son derece sert mesajları vardı.
“Laik olmayan insan değildir” şeklindeki çıkışı; bizim tarafın “Asıl laik olan insan değildir!” cevabıyla karşılanmıştı.
Kendisini ziyaret eden Merhum Erzurumlu Naim Hocaefendi’ye de;
“Refah Partisi’ni kapatmak suretiyle ülkeye en büyük hizmeti yapacağız” demek suretiyle ihsas-ı reyde bulunmaktan çekinmemişti.
¥
Bugün, benzeri görüşleri “kabul edilebilir” bir kıvam vermeye çalışarak dile getiriyor...
Biz de kendisini kırmamaya özen göstererek ifade ediyoruz düşüncelerimizi...
¥
Mesela;
“Refah kapandı, Fazilet kapandı...
Pek çok parti kapandı...
Türkiye bunlardan ne kazandı?..”
¥
Yekta Bey’le bunları da konuşuyoruz:
“Neyi, ne için yapmışlardı?..
Korudukları neydi?..
Lâiklik mi, bölünmez bütünlük mü?..”
¥
Yekta Bey, o günlerden hiç memnun değildi...
Ne yazık ki, bugünden de memnun değil.
Düne kızardı,
bugüne daha fazla kızıyor.
Merhum Özal’dan, Muhterem Erbakan’dan hiç hazzetmezdi,
yine etmiyor...
Refah’ı, Fazilet’i yok etmenin zaruretine inanırdı,
yine inanıyor...
¥
İnanıyor da, arzu ettiklerinin tamamı olduğu halde, halinden bugün de memnun değil. Başbakan Erdoğan’a fena kızıyor; her iki vatandaştan birinin oyunu çekebilmiş olmasından dolayı!..
¥
Yekta Bey, aslında vatandaşa kızgın. Onun “yeterince akıllı, bilgili” olduğuna inanmıyor. “Tayyip Efendi’nin yaptığına bak; Anayasayı referanduma sunacakmış... Düşünün bir profesör var, bir de sokaktaki vatandaş... Bir köylüyü düşünün. Gidip ona soracaksın. O ne anlar Anayasa’dan!..” diyor.
¥
Bir açmaz bu...
Anayasa’nın verdiği imkanları, hatta vermediği imkanları kullanarak, partileri kapatıyorsunuz; ama aynı Anayasa’nın öngördüğü “referandum”a karşı çıkıyorsunuz...
Üstelik; sizin Mahkeme Başkanı olmanız da, “referandum”la kabul edilmiş bu Anayasa sayesinde!..
¥
Ve üstelik; maaşlar da vatandaştan geliyor!..
O referanduma layık görülmeyen “sokaktaki adam”; hayâl bile edemeyeceği imkânları Anayasa Mahkemesi’nin eski ve hâli hazırdaki üyelerine sunuyor!..
¥
Sayın Özden; bu sistemin böyle gitmeyeceğini biliyor. Millet’i devre dışında bırakan bu “yargı” modelinin tıkandığını kabul ediyor...
Lâkin; “Millet iradesine” dayanan bir modele de razı olamıyor...
Zira; “sokaktaki adam”ın sağduyusuna itimat edemiyor!..
¥
“Sayın Özden referanduma karşı çıkıyorsunuz, yargının tıkandığını söylüyorsunuz, siyasilere güvenmiyorsunuz, vatandaşa güvenmiyorsunuz... Nasıl bir modeldir aklınızdaki?” diye sorduğunuzda, “Orasını düşünmedim” diyor.
¥
Diyor ama, düşünmemiş olamaz...
Mesela;
“CHP’nin kendisine bile gerici yaftası yapıştırdığını” söylerken...
“CHP’deki güven bunalımından” şikayetçi olurken;
kendisinin de “sokaktaki adama” karşı böyle bir güvensizlik içinde bulunduğunu düşünmez mi?.. CHP zihniyetinin ne sakat bir zihniyet olduğunu, yaşadıklarından hareketle idrak etmez mi?..
¥
Kime güvenecek Yekta Bey? Sokaktaki adama güvenmeyip de kime güvenecek?..
Kendisi gibi olanları bile “gericilikle” suçlayan CHP zihniyetine mi?..
Sayın Özden’in “kendi camiasından” bazı isimlere karşı da derin bir güvensizlik içinde olduğunu biliyoruz... Sabih Kanadoğlu ile arası limoni; Ahmet Necdet Sezer’le hiç görüşmüyor mesela...
Zihni rahat değil, fevkalade huzursuz...
¥
“Sokaktaki adam”la görüşebilse, sokağa inebilse...
Bir rahatlayacak ki...
“Dostluğu”, bulacak;
“Samimiyeti”, “güven”i bulacak “sokaktaki adam”da!..
¥
Lütfen, çıkınız kabuğunuzdan Yekta Bey.
Çıkınız ve “Sizinkilere” örnek olunuz!..
AĞCA FAZLASIYLA BEDEL ÖDEDİ, BAŞKALARI DA ÖDESİN!..
Sabah 7’de Sincan’daydık...
Mehmet Ali Ağca’nın ağabeyi Adnan Bey ve diğer “yakın”ları oradaydı.
Grup üyelerine kulak verdik... İçlerinden biri, “Adamı, medya baskısıyla kaç sene fazladan yatırdılar” dedi.
Bir başkasının da; “Abdi İpekçi’yi Milliyet’in satış meselesinden dolayı başkaları öldürdü. Bunu, o grubun önde gelenleri de biliyor” dediğini duyduk...
¥
En ilginci ise arka taraflardan gelen; “Ağca, bugüne kadar çok bedel ödedi. Biraz da ‘karanlıktakiler’ ödesin!..” cümlesiydi.
¥
Bunlar konuşulurken, Ağca’nın yakalandığı dönemin İstanbul Emniyet Müdürü (ve Olağanüstü Hal Eski Valisi) Hayri Kozakçıoğlu’dan bir değerlendirme geldi: “O gün için Türkiye’nin daha fazla ateşe karışmasını, Türkiye’de daha fazla insan öldürülmesini, Türkiye’ye daha fazla silahın girmesini, bunların daha fazla kullanılmasını, kardeş kavgasının artmasını ve bundan menfaat elde etmeyi düşünen çeşitli gruplar vardı. Bu işlerin içinde devlet demeyelim de devletliler vardı!..”
¥
Tamam da, o “devletlilere” de bedel ödetmek devletin görevi değil mi?..
Sadece Ağca mı olacak bedel ödeyen?!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi